00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
09:00
6 dk
RUSYA ZAFER GÜNÜ CANLI
09:53
82 dk
HABERLER
12:00
6 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
12 dk
HABERLER
18:00
11 dk
SESLİ HABER
Biden itiraf etti: Verdiğimiz bombalar Gazzelilerin ölümüne yol açtı
18:16
2 dk
SESLİ HABER
İsrail basını: 'Türk boykotu bizi en zayıf noktamızdan vurdu'
18:29
3 dk
SESLİ HABER
Rus istihbarat şefi: Gerilimi Batı tırmandırıyor
18:43
2 dk
HABERLER
19:00
11 dk
HABERLER
07:00
5 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
4 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
10 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
9 dk
HABERLER
12:00
6 dk
GÜN ORTASI
12:06
84 dk
HAFTANIN KEYFİ
14:05
53 dk
HABERLER
15:00
5 dk
SPOR BÜLTENİ
15:30
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
12 dk
HABERLER
18:00
11 dk
ÖZEL HABER
Konuşan da binen de ölüyor: ABD’li uçak firmasının bilinmeyenleri
18:37
17 dk
HABERLER
19:00
8 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'Netice itibarıyla 10 büyükelçi bir bildiri yayımladı, hala duruyor, bildiri geri çekilmiş değil'

'Netice itibarıyla 10 büyükelçi bir bildiri yayımladı, hala duruyor, bildiri geri çekilmiş değil'
Abone ol
Mehmet Ali Güller’e göre, 10 büyükelçi yayınladıkları bildiriyi geri çekmiş değil, asıl ölçüt bu. Elçiler krizi esnasında Karadeniz'de Türkiye ile Rusya'yı karşı karşıya getirecek hamleler yapıldığına işaret eden Güller, yine bir işbirliği alanı bulup ilerlemelerini öngördüğü Biden ile Erdoğan görüşmesinde Karadeniz'in öne çıkmasından endişeli.
Türkiye'nin ABD'nin başını çektiği 10 büyükelçinin yayınladığı 'Osman Kavala bildirisi' nedeniyle gerilen ilişkileri, Viyana Sözleşmesi'nin içişlerine müdahaleyi dışlayan 41'inci maddesine İngilizcesi ile Türkçesi farklı anlamlara gelecek şekilde atıf açıklamasıyla teskin olmuş görünürken, dikkatler Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Biden ile görüşmesine çevrildi. Daha önce Roma'daki G20 zirvesinde yapılacağı söylenen görüşme Glasgow'daki BM İklim zirvesine kaydırılmış görünüyor.
Erdoğan, krizin ardından Batı'da 'geri adım attığı' söylemleri için "Ben nasıl geri adım attım? Ben taarruzdayım. Benim kitabımda geri adım atmak yok" derken, Avrupa Konseyi'nin AİHM kararlarını temel alan tutumu eşliğinde Ankara'nın Kavala konusunda atacağı adımlar merak ediliyor.
'Elçiler krizi' eşliğinde Ankara, S-400 alımı nedeniyle ABD ile F35 programından çıkarılması karşısında ödemiş olduğu 1.4 milyar doların peşine düştü. ABD ile müzakereler F35 yerine F16'lara odaklanmış durumda. Bu konuda temasları yürüten Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da, 'elçiler krizinin' göbeğinde NATO savunma bakanları toplantısına katılarak ittifakın Karadeniz'e odaklı yeni master planına onay vermişti. Türk dış politikasında diğer başlık ise Ankara'nın canlı tuttuğu Suriye'ye yeni harekat retoriği. Erdoğan da Akar da Türkiye'nin harekata yönelik kararlılığını ifade etmiş durumda.
Türk dış politikasının 'kriz başlıklarını', elçiler krizi, Biden ile görüşme öncesi durum, NATO/ABD'nin Karadeniz hamleleri ve torba tezkereyi Cumhuriyet gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller ile konuştuk.

'Benzeri kararları uygulamayan Avrupa ülkeleri de var'

Mehmet Ali Güller’e göre, 10 büyükelçinin bir araya gelip bildiri yayınlaması kabul edilebilir değil. ABD, Kanada ve Yeni Zelanda'nın AİHM kararlarıyla ilgisi olmadığını söyleyen Güller, benzer kararları uygulamayan Avrupa ülkelerine atıfla çifte standartlara dikkat çekti:
Hiçbir büyükelçinin Türkiye’nin iç işlerine müdahale etme yargısındaki bir konuya müdahale etme hakkı yoktur. Böyle bir hakkın ortaya çıkma durumu gibi hele ki 10 büyükelçinin bir araya gelip açıklama yapması Türkiye’den görmesi gereken en sert tepkiyi görmesi gerekirdi. Bunun tartışılacak bir yanı yok. Kimileri AİHM kararı olduğu için elbette söylerler diyor. Ama bu AİHM’lik bir durum değil. Kaldı ki Amerika, Kanada ve Yeni Zelanda’yı AİHM kararı ilgilendirmiyor. AİHM kararlarını uygulamıyor diye ülkelere bu türden açıklamalar yapmak başka ülkeler için niye geçerli olmuyor. Benzeri kararları uygulamayan Avrupa ülkeleri de var. Ama büyükelçiler böyle bildiriler yapamıyorlar."

‘Netice itibariyle 10 büyükelçinin bildirisi duruyor, geri çekilmiş değil’

Diğer yandan Erdoğan'ın ABD'nin Ankara Büyükelçiliğinin Viyana Sözleşmesi'ne atıf yapan açıklamasını propaganda fırsatı bilerek 'zafer gibi' sunduğunu söyleyen Güller, bunun gerçeği yansıtmadığı görüşünde. Elçilerin bildirilerini geri çekmediğini anımsatan Güller, ölçünün bildirinin yerinde durup durmadığı olduğunu söyledi:
"Burada Erdoğan’ın bunu zafer gibi sunuyor olması, dünden bugüne AKP medyasının büyük bir geri adım attırma havasında bunu propaganda ediyor olması kuşkusuz kendi cepheleri açısından bir propaganda faaliyeti olarak algılanabilir. Fakat bu gerçeği yansıtmıyor. Netice itibariyle 10 büyükelçi bir bildiri yayımladı, hala duruyor. Bildiri geri çekilmiş değil, yani bir geri adım var mı yok mu bakacağımız yer burası. 18 Ekim tarihli büyükelçilerin bildirileri duruyor mu durmuyor mu, ölçü bu, bunun dışındaki her şey hikaye. Bunun dışındaki her şey Türkiye, Amerika ve Avrupa açısından birtakım propagandadan ibarettir. Ne yazık ki bildiri yerinde duruyor, geri adım atmış değiller."
'Erdoğan geri adımlarıyla ilgili bir kitap yazmaya kalkarsak üç cilt kitap çıkarırız'
Erdoğan'ın "Ben nasıl geri adım attım? Ben taarruzdayım. Benim kitabımda geri adım atmak yok" sözleri için "Erdoğan geri adımlarıyla ilgili bir kitap yazmaya kalkarsak üç cilt kitap çıkarırız" diyen Güller, Libya'ya NATO müdahalesinden rahip Brunson ve Deniz Yücel'e uzanan örneklerdeki geri atımlara işaret etti. Güller, Erdoğan'ın hedefine ulaşmak için 1994'ten beri ileri geri adımlarla ilerlediğini anımsattı:
"Tayyip Erdoğan geri adımlarıyla ilgili bir kitap yazmaya kalkarsak üç cilt kitap çıkarırız. Rahip Brunson, Deniz Yücel gibi yargıya girmiş şeyleri anlatmaya gerek yok. NATO’nun Libya’da ne işi var demişti, 15 gün sonra NATO’ya Libya’ya niye girmesi gerektiğine gerekçe üretmişti. Erdoğan’ın geri adım atmamak gibi bir şeyin kitabında olmaması durumu geçerli değil. Tam tersine Erdoğan’ın kitabı tam da siyaseten iç ve dış politika, eğitim, sağlık, kültür, sanat her bakımdan iki ileri bir geridir. 1994’ten beri böyledir. Esas hedefine ulaşmak için iki adım atar, tepki gelirse bir adım geri çekilir. Boşluk bulur o adım üzerine tekrar iki adım atar, siyasetini böyle şekillendirmiştir. Bu da iç siyasette Erdoğan’ı iktidarda bu noktaya kadar taşımıştır. Dolayısıyla keskin bir şekilde benim kitabımda bu yok demek doğru değil. Zaten siyaset sürekli ileri adım atılan sürekli taarruzda olunabilecek bir yer değil. Siyaset bazen bir adım geri çekilerek problemlere daha geniş perspektiften de bakmak demektir. Diplomasi de öyledir, hayatın kendisi de öyledir. Sürekli ileri adım atmak diye bir şey doğada yok zaten.”

‘Ne zaman Türkiye’de Batı ile karşıt birtakım işler yapılıyorsa, gerisinde birtakım işler dönüyordur diye hep endişeye kapılırım'

Güller, 'elçiler krizi' esnasında asıl dikkatlerden kaçan Karadeniz'le ilgili gelişmelere dikkat çekti. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in NATO savunma bakanları toplantısı öncsei Gürcistan, Ukrayna ve Romanya'yı içeren turunda 'Karadeniz'i ulusal çıkar' ilan ettiğini belirten Güller, Ankara'nın da kendini Karadeniz'de Rusya ile karşı karşıya gelme potansiyeli taşıyan işlerin içinde bulduğunu vurguladı. Güller, NATO parlamenterler meclisi genel kurulunda AKP’nin hazırladığı rapor ve AKP'li Osman Aşkın Bak'ın konuşmasına dikkat çekti:
“Ne zaman Türkiye’de Batı ile karşıt birtakım işler yapılıyorsa, böyle gündem köpürten, eyvah diyorum, mutlaka bunun gerisinde bizim şu anda tam olarak bilmediğimiz birtakım işler dönüyordur diye hep endişeye kapılırım. Çünkü hep böyle olmuştur. Bunda da aslında benzeri oldu. Bütün büyükelçi krizi yaşanırken Türkiye, Karadeniz’de Rusya ile karşı karşıya gelme potansiyeli taşıyan işlerin içinde kendini buldu. Bunlardan birincisi bir NATO parlamenterler meclisi genel kurulunda AKP’nin hazırladığı raporla ilgilidir. O rapor oy birliğiyle de kabul edilmişti. O rapor açık şekilde Türkiye’yi, Karadeniz’de Rusya’ya karşı caydırıcılık kapasitesini sağlamakla öven bir rapor. NATO parlamenterler meclisi Türk grubu başkanı olan AKP Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın konuşması var. 11 Ekim’de burada çok vahim şekilde şunu söylüyor. İdlib’de Rusya ve Suriye saldırılarının durdurulması için NATO bize destek vermeli diyor. Bunlar Erdoğan-Putin Soçi görüşmesinden hemen sonra yapılan iş. Orada İdlib konuşuldu, burada AKP’nin milletvekili NATO genel kurulunda İdlib’de Rusya ve Suriye’ye karşı NATO’dan destek talep ediyor. Neyse ki NATO sekreteri Jens Stoltenberg buna şartlar şu anda mümkün değil dedi. Bunun devamında Amerikan Savunma Bakanı Lloyd James Austin, bir Karadeniz turu yaptı; Ukrayna, Gürcistan, Romanya. Karadeniz bizim ulusal çıkarımızdır dedi. Arada bir okyanus var, kıta var. Ama Amerikan Savunma Bakanı, Karadeniz’i bir ulusal çıkar ilan etti. NATO Savunma Bakanları toplantısı öncesinde yaptı bu ziyareti. Bu toplantıdan önce de Hulusi Akar ile birebir görüşme yaptılar. Bu iki görüşme içinde tam da bunlar yapılırken Foreign Policy gibi Amerika’nın çok etkin bir dergisinde Hulusi Akar’ın Türkiye’de iletişim kurulacak en ideal isim olarak ilan ediliyor olmasının altını çizelim.”

‘ABD Karadeniz’i NATO gölü yapmaya çalışıyor, Ukrayna-Türkiye askeri yakınlaşması ittifakın perspektifiyle uyumlu'

NATO’da Karadeniz’e odaklanan Rusya karşıtı bir master plan kabul edildiğini belirten Güller, bunun Türkiye ile Rusya’yı Karadeniz’de karşı karşıya getirebileceği görüşünde. ABD'nin Ukrayna ve Gürcistan’ı ittifaka katmaya ve Karadeniz’i NATO gölü yapmaya çabalarında ikili askeri ilişkiler perspektifi koyduğunu anımsatan Ankara'nın da buna uygun hamlelerine dikkat çekti. Güller, ABD'nin Montrö Sözleşmesine de adım adım sulandırarak Karadeniz’e sınırsız girme derdi bulunduğunu vurguladı:
“NATO savunma bakanları toplantısında ne konuşulduğu çok önemli. Türkiye’nin de oyuyla NATO, Karadeniz’e odaklanan Rusya karşıtı bir master plan kabul etmiş oldu. Bu tamamen Türkiye’yi Karadeniz’de Rusya ile karşı karşıya getirecek bir işe dönüşmeye doğru gidiyor. Bu da aslında NATO zirvesinde alınan bir karardı, 4 Haziran’daki zirvede 72 maddelik bildirge ilan etmişti. Orada maddelerden biri şuydu: NATO üyelikleri gerçekleşene kadar Ukrayna ve Gürcistan’ın bu iki ülkeyle bölgedeki NATO ülkelerinin ikili askeri ilişkileri geliştirmesi hedefi konmuştu. Türkiye’nin Ukrayna ile savunma silahlanma anlamındaki ilişkisi ya da Kırım Platformu gibi meselelere dahil olması tam da NATO’nun istediği perspektifinde gelişen bir şey. Amerika, Karadeniz’i bir NATO gölü yapmaya çalışıyor. Türkiye zaten NATO üyesi, sonradan buna Bulgaristan ve Romanya eklendi. Rusya dışında ne kaldı geriye? Ukrayna ve Gürcistan eklendi. Amerika ikisini de yapmaya çalışıyor. Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğine Rusya çok sert tepki gösteriyor, neredeyse bir kırmızı çizgi ilan ediyor. Amerika’nın hedefi yavaş yavaş bunu gerçekleştirmek. Böylelikle Karadeniz’e kıyısı olan 6 ülkeden 5’ini NATO ülkesi yapmak. Bir diğeri Montrö sözleşmesini adım adım sulandırarak Karadeniz’e sınırsız girmeye çalışmak. Her ne kadar Amerika, Karadeniz bizim ulusal çıkarımız diyorsa da burada tersine Amerika’nın pozisyonunun Türkiye’nin Karadeniz merkezli ulusal çıkarlarına aykırı olduğunu görüp buradaki temel yönelime dönmektir. Genelkurmay başkanıyken İlker Başbuğ, ‘Karadeniz, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin konusudur’ demişti. Burası Amerika ya da Avrupa’yı ilgilendiren bir yer değildir. Karadeniz’e kim komşuysa onları ilgilendiren bir meseledir diye bakmıştı. Bu Türkiye’nin resmi politikasıydı. Burada durmak lazım. Aksi takdirde Amerika’nın gittikçe NATO düzleminde Ukrayna meselesini de kaşıyarak adım adım Rusya’ya karşı bir Karadeniz hareketlenmesi zorluyor. Bu Türkiye’yi çok sıkıntılı hale getirecektir. Türkiye’nin Ukrayna’dan Karadeniz’den İdlib’e kadar uzanan hatta eğer Rusya ile karşı karşıya gelirse bu büyük bir sıkıntı olacaktır. Sadece bölge ilişkileri açısından değil Türkiye’nin bir özerk siyaset alanı oluşturma gibi bir hedefi olacaksa ki olmalı onu da sıkıntıya sokup yeniden Türkiye’yi zorunlu şekilde Batı kampına mahkum eden bir yere gidebilir.”

‘Erdoğan ve

Güller, ABD’de Türkiye’yi kimi yönettiğinden bağımsız Türkiye’yi ihtiyaçları olduğu analizi yapıldığını anımsattı. Erdoğan ve Biden'ın Glasgow görüşmesinde F35 karşılığı F16, para iadesi yahut başka borçlara sayılmasının yanı sıra Afganistan, Suriye, Libya, Dağlık Karabağ, Yunanistan ve Doğu Akdeniz'in yer almasını bekleyen Güller, iki liderin ilişkileri yerinde tutabilmek için yine bir işbirliği alanı bulup oradan ilerlemeye çalışacakları görüşünü dile getirdi:
“Amerika’nın son Avrupa Kuvvetler Komutanı Ben Hodges’un son açıklamaları da dahil üst düzey Amerikan askeri yetkililerin, Pentagon’un ya da Amerika’nın savunma konularında analizler yapan sitelerini incelediğimizde askerlerin büyük bir kısmının bakışı şu. 'Türkiye’yi kimin yönettiğinden bağımsız olarak Türkiye’ye büyük ihtiyacımız var' deniliyor. Baltık Karadeniz planlaması gereğince... Dolayısıyla Türkiye ile ilişkilerde belli noktalarda sıkıntılar var. Ama bu sıkıntılar nedeniyle ipleri koparmadan belli bir noktada tutmaya çalışıp Türkiye’yi Atlantik kampında tutan bir çizgi izlenmesi gerektiği üzerinde mutabıklar. Glasgow’un gündemi ne? Gündemin ne olacağını Austin-Akar görüşmesinden biliyoruz. İkili yaptığı görüşmede Roma görüşmesi için de bir gündem hazırlığı üzerinde durmuşlardı. Burada F-35 karşılığı F-16 mı olacak, para iade mi edilecek ya da o para başka borçlara mı sayılacak gibi meseleler olduğu görüşülüyordu. Gündemin biraz daha netleştirilmesi için İbrahim Kalın ile bugün Amerikan Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan’ın görüşmesi oldu. O ikilinin görüşmesine dair yapılan açıklamalardan anladığımız oldukça yüklü bir gündem var. Akar ve Austin’in konuştuğu F-35, F-16 meselesi de var, Afganistan meselesi de var, Suriye, Libya, yukarı Karabağ, Yunanistan, Doğu Akdeniz var. Beyaz Saray ve Ak Saray’ın açıklamalarına göre olağanüstü gündemli bir görüşme olacak. Bunun ne kadarının masada ele alabilecekler bilmiyoruz. 14 Haziran’da da bu gündemler vardı ama anladık ki hiçbiri doğru düzgün ele alınmadı. Çünkü ilerleme durumu yok. Onun yerine madem çözebileceğimiz bir konu yok, biz işbirliği yapabileceğimiz bir alanda ilerleyelim demişlerdi ve Afganistan’da havalimanı meselesi üzerinden yürümeye çalışmışlardı. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı, planlar değişti. Şimdi Erdoğan ve Biden 14 Haziran perspektifinden bakarsak ilişkileri yerinde tutabilmek için yine bir işbirliği alanı bulup oradan ilerlemeye çalışacaklar.

'Biden ile Erdoğan görüşmesinde Karadeniz meselesinin öne çıkabileceği endişesi taşıyorum'

Güller, Biden-Erdoğan görüşmesinde son 20 gündür yapılan hazırlıklar bağlamında Karadeniz'in öne çıkabileceğinden endişeli. NATO Parlamenterler Meclisi'nin Türk heyetinin ABD temasları ve raporu ile Austin-Akar görüşmesine dikkat çeken Güller, Karadeniz'in işbirliği açısından kritik önemine atıf yaptı.
"Son 20 gündür yapılan hazırlıklar bağlamında Karadeniz meselesinin öne çıkabileceği endişesi taşıyorum. Şu anda da NATO Parlamenterler Meclisinin Türk delegasyonu Washington’da çeşitli temaslar yapıyor. Ağırlıklı olarak Parlamenterler Meclisinin genel kurulundaki AKP’nin bizzat hazırladığı raporların içeriği, Austin-Akar görüşmesi gibi son 15 gündeki gelişmelere bakarsak önümüzdeki süreç için Karadeniz meselesinin Türk-Amerikan ilişkilerinde işbirliği yapıp yapmama konusunda kritik önemde olduğunu görüyoruz."

'Suriye politikası düzeltilmeden, Esad ile anlaşmadan terörle mücadelede yapılabilecekler sınırlı'

Güller, Suriye'yi de içeren 'torba tezkere'ye atıfla Erdoğan yönetiminin Suriye harekatına ihtiyacı olduğunu dile getirdi. Ancak Güller'e göre Suriye politikası düzeltilmeden ve Esad ile anlaşılmadan terörle mücadelede yapılabileceklerin sınırlı kaldığı geçmişte de görüldü:
yle bir olasılık var, AKP iktidarının buna ihtiyacı da var. Burada soru şu, Türkiye’nin terörle mücadele adı altında bir tezkereden önce Suriye ile düzeltmesi gereken ilişkiler var. Türkiye, Suriye politikasını düzeltmeden, Esad ile anlaşmadan terörle mücadele bağlamında yapabildiklerinin sınırlı kaldığını geçmiş bütün tezkerelerden görüyoruz. Burada Esad ile anlaşıp Suriye ordusunun kendi topraklarında egemen olmasının koşullarını Türkiye yaratabilirse bu zaten terörle mücadelede Türkiye’nin maliyetini de düşürüp doğrudan Suriye’ye çözdürmesi demektir, en ucuz çözüm yöntemidir.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала