00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
SESLİ HABER
10:27
9 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:06
114 dk
HABERLER
15:00
6 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
5 dk
HABERLER
18:00
6 dk
SESLİ HABER
21:51
2 dk
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
4 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
10 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
9 dk
HABERLER
12:00
5 dk
GÜN ORTASI
12:05
83 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
14 dk
HABERLER
18:00
10 dk
HABERLER
19:00
11 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

‘ABD’nin Pasifik’te attığı adımlara karşı Çin, Avrupa’da bir hamle yaptı, devamı gelecek’

Ceyda Karan'la Eksen
Abone ol
Dr. Barış Adıbelli’ye göre, Çin liderinin Avrupa turunda Fransa, Sırbistan ve Macaristan’ı seçmesi önemli. Şi’nin ABD’ye Avrupa’dan hamle yaptığını belirten Adıbelli, ‘stratejik özerklik’ vurgusu yapan Macron’un yanı sıra Avrupa’nın ‘yalnızlaştırdığı’ Sırbistan ile Kuşak ve Yol ortağı Macaristan’ın seçilmesinin mesajlar içerdiği görüşünde
Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, ABD ile siyasi ve ticari ilişkilerin gerildiği bir dönemde beş yıl sonra ilk kez Avrupa turuna çıktı. Şi’nin, Fransa’dan başladığı Avrupa turunda Sırbistan ve Macaristan gibi Avrupa’nın ‘üvey evladı’ konumundaki son iki ülkenin yer alması dikkat çekti.
Şi Jinping, Paris’te Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından ‘el üstünde’ ağırlansa da Fransız liderinin Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de katıldığı üçlü görüşmedi Rusya’yla ticari ilişkiler ve Batı’nın yeni icadı olan ‘kapasite fazlası’ konularında taviz vermiş görünmedi. Şi, ABD’nin AUKUS formatlı Anglo-Amerikan formülasyonunda ‘devre dışı’ bırakılmış Fransa’nin Asya-Pasifik’teki çıkarlarını gözeten bir tutum takındı.
Şi’nin Sırbistan ziyareti, ikili ilişkilerin askeri ve ticari bağlamda daha da derinleştirildiği bir görüntü çizerken, Çin lideri özellikle 1999’da Yugoslavya devleti parçalanırken ABD öncülüğündeki NATO’nun bombaladığı Çin büyükelçiliği vakasının 25’inci yıl anmalarına bizzat katılarak Washington’a mesaj verdi.
Çin Devlet Başkanı AB ve NATO üyesi Macaristan’la ise ‘Kuşak ve Yol’ ortağı olarak ilişkileri derinleştirdiği anlaşmalara dikkat çekti.
Şi Jinping’in Avrupa turunu Dumlupınar Üniversitesi’nden öğretim üyesi Asya-Pasifik uzmanı Dr. Barış Adıbelli ile konuştuk.

‘Fransa, Sırbistan ve Macaristan. Hepsi de özel anlamlar içeren ülkeler’

Dr. Barış Adıbelli’ye göre Çin lideri Şi Jinping’in ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ı ağırlamasının hemen ardından gerçekleşen Avrupa ziyareti dikkat çekici. Blinken’in Çin’i uyarmaya gittiği, kibarca azarlanarak geri gönderildiğini belirten Adıbelli, Şi’nin 5 yıl sonra ayak bastığı Avrupa’da seçilen üç ülkenin özel anlamlar taşıdığını söyledi:
“Blinken, Pekin’e Çin’i uyarmaya geldi. Kibarca azarlanıp geri gönderildi. Şi Jinping’in Blinken’ı beklerken bir videosu yayınlandı. Böyle şeyler Çin’de yayınlanmaz. Göremeyiz. Bazen Putin konuğunu beklerken sohbet eder ve bu video yayınlanır. Ama Çin’de böyle olmaz. Bu defa cep telefonuyla çekilmiş bir görüntü sızdırıldı. Şi Jinping, yardımcısına ‘Ne zaman ayrılacak?’ diye soruyor. O akşam gideceğini öğrenince ‘Çok güzel’ diyor. O video çok anlam içeriyor. Ültimatom vermeye geldi Blinken. Kibarca azarlanıp geri gönderildi. Beş yıldan beri Şi Jinping, Avrupa’ya ayak basmıyor. 2019’da en son Avrupa turu oldu. Yunanistan ile anlaşma yapılmış, Pire Limanı, Kuşak ve Yol projesinin bir parçası haline gelmişti. Bu sefer Avrupa turu yapıldı fakat birbirine benzemeyen üç ülkeye gidildi. Fransa, Sırbistan ve Macaristan. Hepsi de özel anlamlar içeren ülkeler.”

‘ABD, Çin’i çevrelemeye çalışırken, Çin de AB ülkeleriyle yeni açılımlar geliştiriyor’

Adıbelli, özellikle AUKUS ile başlayan süreçte Asya-Pasifik’teki ABD stratejisinden dışlanan Fransa’nın ziyaret için seçilmesini dikkat çekici buluyor. ABD’nin Filipinler gibi komşu devletleri kışkırtarak Çin’i çevrelemeye çalıştığını hatırlatan Dr. Barış Adıbelli, Çin’in ise Avrupa çıkarması ile Amerika’ya anladığı dilden yanıt verdiğini kaydetti:

“Şi Jinping’in Fransa seyahatinde sadece Fransa ile değil, AB ile de görüşme yapıldı. Ursula von der Leyen’in de iştirak ettiği bir üçlü toplantı yapıldı. Geçen yıl nisan ayında Ursula von der Leyen ile Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Pekin’e beraber gittiler. Macron’u yalnız bırakmıyorlar. Çünkü Macron biraz efkarlı, sıkıntılı durumda. 2021’de AUKUS kuruldu. Bu, milyarlarca dolara mal oldu Fransa’ya. Çünkü Avustralya ve Fransa arasında bir konvansiyonel denizaltı anlaşması vardı. Fakat AUKUS kurulunca ABD ve İngiltere, nükleer denizaltı satacağını söyledi Avustralya’ya. Üstelik Fransa’nın zararı tazmin de edilmedi. Biden söz verdi fakat Fransa’yı dışladılar. Halbuki Fransa’nın Uzakdoğu’da, Asya-Pasifik’te toprakları var. Okyanusya bölgesinde adaları var. Burada Fransa’nın meşru anlamda hakları olan ülkelerden birisi. Hal böyle olunca Fransa, Pasifik stratejisinden dışlandı. Macron da güç dengesinin dışında kalınca bunun intikamını almak için kendi güç dengesini kurmaya karar verdi. Çin’e yaklaştı. Hindistan ile muazzam ilişkiler kurdular. Geçen yıl Modi ziyaret etmişti ve önemli anlaşmalar imzalanmıştı. Dolayısıyla Fransa’nın Uzakdoğu stratejisi, Çin ve Hindistan üzerinden şekilleniyor. Tabii Çin bu fırsatı kaçırmadı. ABD’nin son dönemde Asya-Pasifik’te yaptığı hamlelere karşı kendisi de bu ziyaretle birlikte Avrupa’da bir hamle yaptı. Asya-Pasifik’te ABD’ye karşı Çin de Avrupa’da hamle yaptı.

ABD, komşularını kışkırtarak Çin’i çevrelemeye çalışırken, Çin de şimdi ABD’nin doğal müttefik olarak gördüğü AB ülkeleriyle yeni açılımlar geliştiriyor. Fransa tabii bambaşka. 16. Yüzyıldan itibaren Çin ile ilişkileri var. Fakat günümüzde bakarsak, Avrupa’da daha çok bağımsız hareket etmeyi savunan ülke Fransa. Geçen yıl Çin’den dönüşte Macron ne demişti? ‘Tayvan bizim meselemiz değil’ demişti. İşte o gün Macron’daki dönüş başladı. Macron, Pekin’de çok iyi ağırlanmıştı. Şi, pek göstermediği kadar ilgi göstermişti. Çeşitli şehirleri ve bahçeleri gezip çay içmişler. Şimdi bunun bir benzerini Macron, bir dağ kasabasında ağırlayarak samimi ortam kurmaya çalıştı. Bir nevi liderlerin dostluğu üzerinden şekillenen bir diplomasi başlatmış durumdalar.”

‘Mao dışındaki en tepedeki isimlerin çoğu, Fransa’ya öğrenci olarak gidip Avrupa sosyalizmi öğrenmiş kişiler’

Adıbelli’ye göre, Çin Komünist Partisi (ÇKP) ve Fransa arasında uzanan tarihi bağların, günümüzdeki Çin-Fransa ilişkilerine etkisi büyük. Adıbelli, Pekin yönetiminin Fransa’nın AB’den daha bağımsız hareket etme isteğini iyi yakalayıp politikalarını şekillendirdiği görüşünde:
“Fransa, Tayvan meselesinin dışında duracağını söylüyor ve AB’yi de dışarıda tutmak istiyor. Peki tutabilir mi? AB, oybirliği ile karar alıyor. Oy çokluğu ile değil. Böyle bir angajman için oylama yapılırsa, Macaristan ve Fransa karşı çıkar. Bu bağımsızlık vurgusu önemli. Şi Jinping’in gelir gelmez ‘Bağımsızlık ve egemenlik konusunda Fransa bizim için örnekti’ demesi önemli. Fransa’nın, ÇKP açısından çok önemi var. Mao’nun dışındaki en tepe noktadaki isimlerin birçoğu, Fransa’ya öğrenci olarak gidip Avrupa sosyalizmi öğrenmiş, burada bir ÇKP şubesi kurmuş kişilerdir. Bunlar arasında Deng Şiaoping var mesela kendisi Çin’in 2. kurucu babasıdır. ÇKP’nin gelişmesinde çok büyük katkı sağladılar. Çin’in gelişmesinde de büyük katkı sağladılar. Fransa’nın Çinli komünistler nezdinde ayrı bir yeri vardır. Moskova bile o kadar değil. Fransa maceraları daha eski çünkü. Sonuç olarak, Fransa’nın AB’den daha bağımsız hareket etme isteğini Çin çok iyi yakaladı ve bu fırsatı değerlendirerek Fransa’ya ‘Yanındayız’ dedi.”

‘Tüm bu olup bitenleri Çin gördü ve Fransa’yı değerlendiriyor’

Macron’un bağımsız AB politikaları vurgusu ile Şi Jinping ziyaretinin yakın dönemde yaşanmasının önemli olduğuna dikkat çeken Barış Adıbelli, Ukrayna krizi sona erdiğinde Avrupa’da ciddi tartışmalar yaşanacağı değerlendirmesinde bulundu:
“AB ile olan ilişkiler de önemli. Elektrikli araba ve güneş panelleri meseleleri var. Bunların Çin devletinden destek alması sebebiyle Avrupalı şirketlerin rekabet edemediği öne sürülüyor. Şi Jinping, ‘Bunların hepsi çözülür’ dedi. AB ‘Biz geniş bir pazarız’ dedi. Çin de ‘Bizde para var, sizde de var. Yatırım yapalım. AB’den gelen iş insanlarına açığız’ dedi. Pandemi'deki yavaşlama, durağanlaşma, giderek aşılıyor gibi. Fransa, hem AB hem de BM nezdinde önemli bir ülke. Bunu şununla da değerlendirmek lazım. Bir hafta önce Sorbonne Üniversitesi’nde bir konuşma yaptı Macron. Çok önemliydi bu konuşma. ‘Biz, ABD’nin vasalı değiliz. Bağımlı ülkeler değiliz. Bizim derhal kendi savunma ve dış politika güvenlik kimliğimizi oluşturmamız lazım. Kendi savunmamız olmalı ve NATO da tamamlayıcı rol oynamalı’ dedi. Bir kez daha NATO’ya vurgu yaptı. Avrupa Birliği’ne, bağımsız bir dış politikası, bağımsız bir güvenlik politikası ve bağımsız bir savunma politikası geliştirme çağrısı yaptı. AB, ABD’nin arkasında gitmesin, karşı dengesi olsun dedi. Yani Avrupa Birliği’nin bir kutup olmasını savundu. Öte yandan bugün gelinen noktada AB’nin, Amerika’nın arkasında giden bir vasal yapıya dönüştüğünü ifade etti. Dolayısıyla Macron’un çıkışları, AB içinde de yankı buluyor. Hak veriliyor. Dolayısıyla Ukrayna krizi bittikten sonra AB’de bu tartışılacak. Neden Amerika’nın krizlerini AB’nin fonladığı sorgulanacak. Bence bu Ukrayna Savaşı bir milat olacak. İşte tüm bu olup bitenleri Çin gördü ve Fransa’yı değerlendiriyor.”

‘Şi’nin Belgrad ziyaretinde bu tarihi seçmesi, adeta Çin’in olanları unutmadığını gösterdi’

Dr. Adıbelli, Şi’nin Sırbistan ziyaretinin NATO’nun Yugoslavya bombardımanında ABD uçakları tarafından Çin büyükelçiliğinin vurulmasının 25’inci yıldönümüne denk getirilmesine dikkat çekti. Bu olayın Çin milliyetçiliğinin yükseliş geçmesi açısından önemini vurgulayan Adıbelli, bu yüzden NATO ile Çin’in arasında ‘kan davasının’ girdiğini anımsattı:

“Bunun bir tamamlayıcısı olan Sırbistan. Sırbistan işi çok başka. Burada NATO’ya ve ABD’ye de mesajlar var. Uluslararası ilişkilerde semboller önemlidir. Buradaki sembol ise 1999 NATO’nun Kosova harekatı ve bu bağlamda ABD güçlerinin 1999 Mayıs ayında Belgrad’daki Çin büyükelçiliğini vurmaları. ABD ‘Kazayla vurduk’ dedi. Çin kasıt olduğunu söyledi. ABD kaza oldu dedikten sonra başka bir açıklama yaptılar. ‘Elimizdeki harita eskiymiş. Büyükelçiliği göstermiyor harita’ dediler. Bunların hiçbiri Çin tarafından kabul edilmedi. Bugün Çin uzmanlarının ittifakla kabul ettiği bir görüş var.

Çin milliyetçiliğinin yükselişe geçmesinde, 1999 kırılma noktasıdır. İlk defa Çinliler sokaklara döküldü. Amerika’nın Pekin büyükelçiliği önünde büyük gösteriler yapıldı. Daha önce yapılmamıştı. Hatta 1972’de ilişkilerin normalleşmesinden bu yana yaprak kıpırdamamıştı. Dolayısıyla bu noktada Çin’de yükselen milliyetçiliğe de katkıda bulunduğu için, Şi Jinping’in Belgrad ziyaretinde bu tarihi seçmesi, adeta Çin’in olanları unutmadığını gösterdi. Çin ve NATO arasında kan davası var. Kan girdi. 1999’da Belgrad’da elçiliğin bombalanmasıyla Çin ve NATO arasındaki düşmanlık ruhunun tohumları ekildi. Burada hem NATO’ya hem de ABD’ye olanları unutmadıklarını gösterdiler. Ek olarak son dönemde Sırbistan ve Balkanlar’da yaşanan gerilim, Kosova’da yaşanan gerilim var. NATO oradaki gücünü yeniden takviye etti. Başına hatta Türkiye geldi şimdi. Yeniden gündeme geldi Sırbistan.”

‘Sırbistan yalnızlaştırılmış bir ülke’

Çin’in Sırbistan’a silah satarak Avrupa’nın göbeğine yerleştiğini ve jeopolitik denklemleri altüst ettiğini vurgulayan Adıbelli’ye göre, Çin ve Sırbistan arasındaki stratejik ortaklık giderek derinleşiyor:

“Sırbistan, tıpkı Belarus gibi Avrupa’nın dışlanan ülkesi. Daha çok Rusya’nın müttefiki olarak görülüyor. Yalnızlaştırılmış bir ülke. Avrupa’nın ortasındalar ama ne AB ne de NATO üyesi. Kosova problemleri var. Kosova’yı, NATO’nun kurduğu bir devlet olarak görüyorlar. Bu ziyaretin en büyük özelliği, Sırbistan ve Çin arasındaki yakın ilişkilerin ötesinde. Daha da önemlisi, savunma alanında Çin ile muazzam bir angajmanı var Sırbistan’ın. Şu anda silah alımının neredeyse tamamını Çin’den yapan bir Sırbistan var. Hava savunma sistemleri ve silah sistemleri alıyor. Çin böylelikle Avrupa’da ilk defa bir devleti silahlandırmış oldu. Rusya ile Sırbistan’ın arası iyi. Fakat Rusya’nın Ukrayna ile uğraşması sebebiyle bölge biraz açıkta kaldı. Çin burada Sırbistan’a sahip çıktığı gibi eksikliklerini de gideriyor.

Ayrıca geçen yıl Sırbistan ve Çin, serbest ticaret anlaşması yaptı. Ticari ilişkileri son 10 yılda hacim olarak 30 kat artmış durumda. Biliyorsunuz Ortak Gelecek Topluluğu diye bir kavram var. Çin, Sırbistan ile bunu kurduğunu ilan etti. Çin ve Sırbistan artık stratejik bir ortak haline geldi. Bu, Sırbistan için önemli. Neticede ufak bir ülkeler. Ama Çin için daha büyük bir adım. Çünkü Avrupa’nın merkezinde artık Çin. Diyorlar ya ‘Bugün engellemezsek Çin yarın Avrupa’ya gelir’ diye. Çin zaten Avrupa’da. Çin, Fransa ile, Sırbistan ile, Macaristan ile birlikte Avrupa’ya geldi bile.”

‘Kuşak ve Yol’u ilk imzalayan AB ülkesi Macaristan’

Şi’nin ziyaret ettiği üçüncü Avrupa ülkesi Macaristan’ın, Kuşak ve Yol’u imzalayan ilk AB ülkesi olduğunu hatırlatan Adıbelli, ABD ile müttefikliği derinleştiren Yunanistan yerine Türkiye’nin öne çıkması için bir fırsat doğduğu görüşünde:
“New York Times’da bir haber vardı. ‘Bir zamanlar Soros’un desteklediği Orban, şimdi Şi Jinping’in arkadaşı oldu. Nereden nereye geldiler’ demişler. Bu doğru. Orban doğru söylüyor. Kendi ülkesinin jeopolitik çıkarlarını tanımak zorunda. Zaten Macaristan ve AB arasında ciddi sıkıntılar var. Macaristan, Rusya’ya dönük yaptırımlarda yer almadı. Kuşak ve Yol’u ilk imzalayan AB ülkesi. Sırbistan özelinde bahsettiğimiz meselelerin tamamı Macaristan için de geçerli. Şu anda Çin’in önde gelen iki elektrikli araba markası, burada fabrika açıyor. Batarya fabrikası açacaklar. Kuşak ve Yol girişimi devam ediyor. Budapeşte’yi Pire Limanı’na bağlayacaklar. Tabii Miçotakis, Çin’in dairesi içinde değil. Kuşak ve Yol hattı değişecek. Çünkü biliyorsunuz Yunanistan, tamamen Amerikan üssüne dönüştü. Bu bağlamda tahminimce Çin, yeni bir rota hazırlığı içinde. Karadeniz’de Gürcistan-Romanya hattı. Oradan Azerbaycan. Bizim projelerimiz burada devreye girecek. Eğer devreye sokabilirsek, bizim limanlardan çıkışını sağlayabilirsek iyi olur.”

‘Çin, ilk defa kendisini Ukrayna meselesinde tarafsız olarak ilan etti’

Şi Jinping’in Avrupa ziyaretinde üç ana gündem maddesinin ele alındığını belirten Adıbelli, ABD’nin “Çin, Rusya’ya silah satıyor” iddialarına karşı Şi Jinping’in savaşı asıl körükleyen tarafın Batı olduğu yönündeki cevabını anımsattı:
“Üç ana gündem maddesi vardı. Ticaret, Ortadoğu ve Rusya-Ukrayna krizi. Macron da iki devletli çözümü Filistin’de desteklediklerini söyledi. Fakat Rusya-Ukrayna konusunda Şi, ‘Biz bu sorunun bir tarafı değiliz. Nedense bunun sorumluluğunu birileri üzerimize yıkarak yeni bir soğuk savaş çıkarmak istiyor. Biz barıştan yanayız’ dedi. Çin, ilk defa kendisini Ukrayna meselesinde tarafsız olarak ilan etti. Önümüzdeki günlerde bunun yansıması olacak. Putin’in Pekin ziyaretinde Şi Jinping ne demek istediğini daha detaylı açıklayacaktır. Çok baskı var. Şi diyor ki, ‘Rusya’ya askeri malzeme satmıyoruz. Destek vermiyoruz. Savaşın içinde değiliz.’ ABD ise çifte kullanımlı malzeme satıldığını söylüyor. Fakat o ürünleri Çin sattıysa, Rusya alıp silah yaptıysa bu Çin’in suçu değil. Çin şunu diyor: ’30 ülke bir araya geldiniz. Ukrayna’ya milyarlarca dolarlık silah yardımını açıktan yapıyorsunuz. Bunu eleştirmiyorsunuz. Benim ticaretimi eleştiriyorsunuz. Siz önce dönüp kendinize bakın’ mesajını verdi.”

‘Herkes Asya-Pasifik’te pozisyon almaya çalışıyor. Biz yüzümüzü AB’ye döndük’

Macaristan’ın Orban döneminde Avrasya ve Pasifik coğrafyalarına yaptığı açılımlara dikkat çeken Barış Adıbelli, öte yandan bütün dünya Pasifik’e yoğunlaşmışken Türkiye’nin AB ısrarında bulunduğunu ve fırsatı geri teptiğini dile getirdi:
“Çin ve Macaristan, 18 yeni anlaşma imzaladı. Macaristan önemli. Orban’ın bir doğuya ve Avrasya’ya açılma politikası var. Turan gibi meselelere düşkünler. Hem Rusya ile, hem Türk dünyası ile, hem Çin ile yakından ilgilenen bir kesim Orban. Uç sağda bir lider olmasına rağmen inanılmaz açılımlar getirdi Macaristan’a. Macaristan’ı Avrasya’ya ve Asya’ya taşıyan bir lider. Herkes AB’den Asya’ya doğru kaçmaya çalışıyor. Biz Türkiye olarak tekrardan yönümüzü AB’ye döndük. Herkes Asya-Pasifik’te pozisyon almaya çalışıyor. Herkes orada pay kapmanın yarışı içinde. Biz avantajlı olduğumuz halde o yarışı bıraktık. Bitmiş, sonuna gelinmiş bir AB hayalinin peşinde koşmaya çalışıyoruz. Macaristan ve Polonya bile AB’ye baş kaldırdı. Fransa zaten ortada. Acaba gelecekte nasıl bir AB olacak?

‘Çin’e diplomatik tuzak kuracaklardı’

İsviçre’de yapılması planlanan Ukrayna görüşmelerine Çin’i dahil etmek isteyen AB’nin adeta bir diplomatik entrika çevirdiğini belirten Adıbelli, Şi’nin ise Rusya’nın dahil olmadığı hiçbir süreci kabul etmediklerini açıkça dile getirmesine dikkat çekti:
“Tabii Şi’nin Fransa ziyaretinde bir şey daha öğrendik. İsviçre’de önümüzdeki günlerde AB-Ukrayna barış konferansı düzenlenecek. Bu Çin’e söylenmiş. Şi ise iki tarafın da bulunmadığı bir konferanstan sonuç alınmayacağını düşündüklerini dile getirmiş. Gözlemci olarak Çin’i oraya getirip, barış planı üzerinden Rusya’yı baskılamak istiyorlardı. Diplomatik tuzak kuracaklardı. Çin ise Rusya davet edilmediği için sonuç çıkmayacağını söyledi. Zaten Çin, Avrupa Birliği’nin politikaları ile Rusya’ya barış teklif etme amacında değil. Kendi süreçleri var. Ukrayna’ya tekliflerde bulundular.”

‘Yavaş yavaş uluslararası politika hem normalleşiyor hem de sular ısınıyor’

Çin’in Avrupa seyahatinin önemini özetleyen Adıbelli, bilhassa Avrupa’nın korumacı önlemlerine karşı Macaristan ve Sırbistan’a yapılacak yatırımların kritik rol oynayabileceğini belirtti:
“ABD’nin Pasifik’te attığı adımlara karşı Çin, Avrupa’da bir hamle yaptı. Bunun devamı da gelecek. İtalya’ya da ziyaret düzenlenebilir önümüzdeki aylarda. Yavaş yavaş uluslararası politika hem normalleşiyor hem de sular ısınıyor. Pandemi'den sonra Çin önemli bir çıkarma yaptı. Ticari olarak hem meydan okumasını yaptı hem de bunu bizzat ABD’ye karşı Avrupa’an yapması önemliydi. Bu da ileride ABD’nin yalnızlaşma ihtimali olduğunu gösteriyor. Çünkü Çin ve ABD ticari savaşını Avrupa eleştiriyor. Avrupa Birliği, Çin’e karşı korumacı politikalar başlatmayı düşünüyor. Çin de yatırımlarının ve üretiminin bir kısmını Sırbistan ve Macaristan’a getirerek, Avrupa içinde üretim yaparak olası korumacı bariyerleri aşma planını devreye sokuyor.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала