“İl gezileri ilk defa olmuyor. Hatta Ekrem İmamoğlu olarak, İBB Başkanı olarak da daha önceki belediye başkanlığım döneminde de belki de hayatımın en az il gezisi yaptığım dönemi yaşıyorum. Bakarsanız, böyle 6-7 ayda ilk defa iki gezi yapmışımdır diye görürsünüz. Ne yapalım yani? İstanbul'un sınırlarının dışına adım mı atmayalım yani? Ne kadar saçma bir bakış açısı; bir. İkincisi; benim her gezimden partimin genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun haberi vardır. Çünkü ben kendisini ararım. Gezilerimle ilgili bilgi veririm. Ne için gittiğimi anlatırım. Kendisinin bu süreçle ilgili, her aşamasından, her adımından haberi vardır. Üçüncüsü; benim gezimin gündemi bellidir. Yani Elâzığ’a niçin gittim? Veya Diyarbakır'a niçin gittim kısmı bellidir. Ve biz bununla sorumluyuz.
'Mitingle ilgili bilgim yoktu'
'Bu ilgi benim sorumluluğumu çok büyüttü'
Ne gördüm? Şehirlerde şunu gördüm: Millet kararını vermiş, süreci bekliyor. Gerçekten bugünün zor durumlarından, zor koşullarından başta ekonomi, işsizlik, insanların geleceğe dair kuşkuları, eğitim, yani ‘nasıl bir eğitim alacağım, ne olacak’. Yurt, yurtta kalamıyorum. 'Bana yurt verin' diye çığlık atan gençler; kadınlar, anneler, çocuklar, bu manada muazzam bir ilgi gördüm. Bu ilgi benim sorumluluğumu çok çok büyüttü. ‘İstanbul'a döndüğümde görevimi daha iyi yapmalıyım’ duygusuyla döndüm. Benim motivasyonumu çok çok büyüttü. Onun için çok bu anlamda ders aldığım ve bu anlamda motivasyonumu yükselten bir gezi olmuştur. Bu şekilde özetleyebilirim.”
"Bir devletin hakkının, hukukunun korunmasına dönük, bunun çiğnendiği bir an yaşandı. Ama biz hakkımız olan, devletin milletin hakkı olan Şehir Hatları'na ait bu iskelenin üst katında anlamsız, gereksiz üçüncü, dördüncü şahıslara farklı eğlenceler, farklı siyasi buluşmalar adına kullanılan bir mekân şeklinde değerlendirilen o alanı tekrar yine devletimize ait, İBB’nin bir kültürel temsiliyet alanı olarak kullanılmasına dönük mücadelemizi sürdürüyoruz. Yapının kimliğine, mimari estetiğine aykırı bir biçimde beni hiç ilgilendirmeyen, memlekete faydasının asla olup olmadığı konusunda hiçbir fikrimin olmadığı bir vakfın kullanması sürecini sona erdireceğimiz konusunda vatandaşlarımız emin olsunlar. Takibimizde."
'Toplumda değerleri yüzde 1 bile değil'
"Her zamanki gibi tüm popülist kavramları, bütün değerleri kullanarak inancımızı, Müslümanlığı, İslam'ı kullanarak, sözler, cümleler kurarak kendine yer edinmeye çalıştıklarında bir o kadar daha aslında kendilerini dibe vurdurdular. Kendileri belki 100 üzerinden 100 değeri olduğunu düşünüyorlardı. Toplumun gözünde 30’du 40’tı. Şu an 1 bile değil. O kadar dibe vurdurdular, devam ediyor bu. Yazıktır, günahtır. Biraz aklı olan var ise o yöneticilerin içerisinde, kurucuların içerisinde birazcık aklı olan var ise devlete karşı bu şekilde direnç göstermemeliler. ‘Yanlıştan vazgeçiyoruz, özür dileriz toplumdan’ deyip geri çekilmeliler. Bu feraseti bekliyoruz. Ama bu olmasa da biz 16 milyon İstanbulluya söz verdiğimiz üzere malımıza, mülkümüze sahip çıkmaya devam edeceğiz."
'Taksi plakası ağalığı bitecek'
"Biz bir söz vermiştik. Rant peşinde koşan, taksi meselesini plaka değeri üzerinden yorumlayan ve sahip olduğu plakanın kaç lira olduğunu hesap eden akla karşı mücadele veriyoruz. İkinci mücadelemiz de İstanbullunun nitelikli hizmet alması yönünde yeterli sayıda taksinin İstanbul'da var olması mücadelesi. Şimdi hem birinci şık için hem ikinci şık için mücadele ve müdahalelerimiz sürüyor ve sürecek. Bu manada elbette ki kamunun elindeki bize hukukun verdiği gücü kullanma yönünde fırsatlar bitmez. Sürprizin anlamı yitmesin, beklesinler. Gerekli müdahaleyi yapacağız. Fırsatçıların elinden, o bir avuç insanın yılda milyarlarca liralık plaka alışverişi üzerinden İstanbul'un huzurunu tehdit eden bütün o kavramı bertaraf edeceğiz. İstanbul'un hakkı olan, hukuku olan, plaka meselesini de çözüyor olacağız."