GÖRÜŞ

Türkiye ve Fransa’nın ticaret hacmi ne durumda? Boykotun sonuçları nasıl olur?

Türkiye ve Fransa arasındaki gerilim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla boykota dönüştü. Ekonomist Meliha Okur’a göre, bu boykotun sonucu çok etkili olmayacak ancak Türkiye ve Avrupa’nın karşılıklı samimiyet testine ihtiyacı var.
Sitede oku

Doğu Akdeniz ve Libya gibi sıcak bölgelerdeki farklı tutumlar nedeniyle gerilen Türkiye ve Fransa ilişkileri, Fransa’da Müslüman ve Türklere karşı artan eylemler ile krize evrildi. "Macron'un zihinsel noktada bir tedaviye ihtiyacı var" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, pazartesi günü yaptığı konuşmada ise Fransız mallarına boykot çağrısı yaptı. Erdoğan, Fransa'yla son aylarda Doğu Akdeniz ve Libya'da yaşanan gerilime değinerek "Nasıl Fransa'da Türk markalı mal satın almayın deniyorsa ben de şimdi milletime sesleniyorum. Sakın Fransız markalarını satın almayın" dedi.

Müslüman ülkelerin birçoğundan Fransa’ya karşı tepki ve boykot kararı gelirken 750 binden fazla üye şirketi bünyesinde barındıran Fransız Girişimciler Hareketi (Medef) "Hükümetin yanındayız" mesajı verdi.

Fransa, Avrupa’dan yaptırım bekliyor

Fransa Ticaret Bakanı'ndan AB’ye Türkiye'ye karşı harekete geçme çağrısı
Fransa'nın Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Frank Riester ise Türk ürünlerine yönelik boykotun gündemlerinde olmadığını bildirdi. Bakan Riester, Fransız milletvekillerine hitaben yaptığı konuşmada da Fransa ve Avrupa’nın birlik olduğunu belirtti ve “Bir sonraki Avrupa Konseyi toplantısında, kendi çıkarlarını ve değerlerini daha iyi korumak için Avrupa, Türkiye ile güç dengesini sağlamlaştırmasına olanak verecek kararlar almak zorunda kalacak” ifadelerini kullandı.

Peki, Türkiye ve Fransa arasındaki ticaret hangi boyutta, en çok ithal ve ihraç edilen ürünler neler ve karşılıklı yatırımlar ne durumda?

Türkiye-Fransa arasındaki ticaretin boyutu

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, Fransa, 2019 yılında, Türkiye’nin en çok ticaret yaptığı 7. ülke oldu.

Türkiye ve Fransa arasındaki ekonomik ilişkilerde 2018 yılında ihracat ve ithalat birbirine yakın iken 2019 yılında Türkiye’nin Fransa’ya olan ihracatı yükseldi. Bu kapsamda Türkiye’nin Fransa’ya 2018 yılındaki ihracatı 6.1 milyar euro, 2019’da ise 7.6 milyar euro oldu. 2018’de Fransa'dan 6.2 milyar euro, 2019’da da 6.3 milyar euro değerinde ithalat yapıldı. Fransa ile 2018 yılında 12.4 milyar euro olarak gerçekleşen ticaret hacmi, 2019 yılında yaklaşık 14 milyar euroya ulaştı.

Başlıca ihraç edilen ürünler

Türkiye’nin Fransa’ya başlıca ihracat kalemleri arasında otomobil sanayi ürünleri, hazır giyim, otomobil yan sanayi ürünleri, elektrikli ev aletleri, genel kullanıma yönelik makine ve cihazlar, tekstil endüstrisi ürünleri ve elektrikli cihazlar bulunuyor.

Başlıca ithal edilen ürünler

Türkiye’nin Fransa’nın temin ettiği ürünlerde ise uçak ve uzay endüstri ürünleri, otomobil (yan) sanayi ürünleri, genel kullanıma yönelik makine ve cihazlar, temel kimyasal, azotlu, plastik ve sentetik kauçuk ürünler başı çekiyor.

İki ülkenin karşılıklı yatırımları var

Müslüman ülkelerdeki Fransız mallarını boykot kampanyasına karşı Fransız işverenlerden 'Şantaja boyun eğmeyeceğiz' resti
Türk Dışişleri Bakanlığının sitesinde yer alan verilere göre ise Türkiye’de 1.524 Fransa sermayeli şirket faaliyet gösteriyor. Ayrıca, 2019 yılında Türkiye’yi yaklaşık 875.957 Fransız turistin ziyaret ettiği de ifade ediliyor.

Merkez Bankası verilerine göre de 2002-2018 döneminde Fransa sermayeli firmalar tarafından Türkiye’ye gerçekleştirilen doğrudan yatırımların toplamı 7.2 milyar doları buluyor. Aynı dönemde Türk sermayeli firmaların Fransa’ya gerçekleştirdiği doğrudan yatırımların toplamı ise 235 milyon dolar seviyesinde gerçekleştiği belirtiliyor.

Ticaret hacmi artarken siyasi uyuşmazlık sürüyor

Ekonomist Meliha Okur, konuyla ilgili Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, Türkiye ile Fransa arasında 90’lardan bu yana ticaret hacmi ve doğrudan yatırımlar sürekli artarken siyasi olarak sürekli bir uyuşmazlık sürdüğünü belirtiyor. Okur, “Fransa’ya, 2000’lerden bugüne 4 tane boykot uyguladık. Bu 4 boykotun sonucunda aslında hiçbir şey olmadı ve olmuyor. Sonra unutup gidiyoruz” değerlendirmesinde bulunuyor.

‘Boykotun çerçevesini devlet çizmeli’

Küreselleşmenin olduğu bir dünyada boykotun ciddi bir karar olduğuna işaret eden Okur, “Serbest ticaret anlaşmalarıyla ülkeler, bloklar iç içedir. Bir ülkeye boykot uygulamaya karar verdiğinizde bununla ilgili çerçeveyi iyi çizmeniz ve devlet olarak bu boykotla ilgili yaptırım kararlarını önceden belirleyerek adım atmanız gerekir. Tüketiciye, halka bıraktığınızda, onlar çok da bu işle ilgili olmayabilir. Sizin kararlılığınızı görürseniz, halk kararlı olur. Ama Türkiye’nin derdi iş ve aş. 50 binin üzerinde Fransız sermayeli insanın iş ve aş yarattığı ülkede boykot kararlarını çok dikkatli almak gerekir” diyor.

‘Ambargodan iki taraf da zararlı çıkar’

Şu anda Avrupa’da ve dünyada yaşanan gelişmeleri ‘yeni dünyayı şekillendiren politik kartların açılması’ olarak özetleyen Okur, gelecekte yaptırım ambargo boyutuna ulaşır mı sorusuna şöyle cevap veriyor:

“Bir ülke halk nezdinde boykot edilebilir ama ambargo olursa arzı kesmek durumundasınızdır. Ambargolar ülkelere yönelik çok ciddi yaptırımlardır. Boykotsa geçici olarak arz ve talep dengesi ile ilgili bir yolculuktur. Ama ambargonun sonuçları çok ağırdır. Ambargodan iki taraf da zararlı çıkar.”

‘Fransa, Türkiye gibi bir pazarı kaybetmeyi nasıl göze alacak?’

Fransa’nın özellikle savunma ve havacılık alanlarında Türkiye’nin önemli bir ticaret ortağı olduğunu belirten Okur, karşılıklı ticarette Türkiye lehine olan dış ticaret hacmini ise şöyle yorumluyor:

“Teknik tekstilde, hazır giyimde, otomotiv yan sanayisinde çok iyiyiz, otomotivde buradan doğrudan yatırımlar var. Bu tabloyu çok iyi analiz etmek lazım. Türkiye’nin ekonomik sıkıntıları olabilir ama Fransa’ya baktığımızda onların ekonomisi çok mu iyi? Fransa, Türkiye gibi bir pazarı kaybetmeyi nasıl göze alacak? Bu soruların da cevaplanması gerekiyor.”
‘Avrupa da Türkiye’ye karşı samimi olmalı’

AB’nin Türkiye’nin Fransa ile olan geriliminde Fransa’nın yanında yer alması konusunda da değerlendirmelerde bulunan Okur, şu noktaların altını çiziyor:

“Türkiye-AB ilişkilerine baktığımızda, bizim karşımıza hep demokrasi, insan hakları, hak ve hukuk diye çıktılar.  Şimdi Türkiye bu konuyu önüne koyup buradaki durumunu gözden geçirmeli ve dersini çalışmalı. Şu anda Türkiye ekonomisi ciddi bir güven sorunu yaşıyor. Ben bu sabah dolar ne oldu diye bakmaya korkarak güne başladım. Böyle bir yolculukta Türkiye, demokrasi, insan hakları, hak ve hukuk konusunda sınavını vermeli. Türkiye bölgesinde neden yalnız kaldı? Bu yalnız diplomasi devam edecek mi? Çünkü ekonominin beyninde enerji, enerjinin yerleştiği beyin de jeopolitik. Doğu Akdeniz bugünün sorunu değil, uzun zamandır var. Türkiye doğru kararları, yanlış zamanda alırsa sonuç böyle oluyor. O yüzden Türkiye yönünü Batı’ya mı çevirecek, Doğu’ya mı? Batı’da ise Avrupa Birliği üyesi olacaksa Avrupa da Türkiye’ye karşı samimi olmalı. İki taraf da bir samimiyet testinden geçmelidir.”

Yorum yaz