EKSEN

'Dünya Kovid-19 sürerken normalleşme sürecine erken giriş yaptı, kış aylarıyla kısıtlamalar geri gelebilir'

Doç. Dr. Çağhan Kızıl'a göre, dünya Kovid-19 pandemisinde normalleşme sürecine erken giriş yaptı, kış aylarıyla birlikte vaka artışlarıyla kısıtlamalar geri gelebilir. Kızıl, gençlerin daha fazla hastalanmalarıyla salgının topluma yayılma riskinin artacağını belirtip, okulların açılmasının olası etkilerine dikkat çekti.
Sitede oku

Küresel yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisi dünyanın pek çok ülkesinde normalleşme ve yaz aylarının rehaveti eşliğinde etkisini devam ettirirken, yaklaşan sonbahar ve kış öncesinde kaygılar yeniden gündeme taşınıyor.

Dünya çapında vakaların sayısı 18 milyonu, can kaybı sayısı 700 bini aştı. ABD, Brezilya ve Hindistan pandeminin etkilerinin en fazla görünür olduğu ülkeler olurken, Türkiye'de de vaka sayısı 236 bini, can kaybı sayısı 5 bin 700'ü aşmış durumda.

Uzmanlar havaların soğuması ve grip etkileriyle birlikte pandeminin yeniden canlanmasından endişeli. Daha şimdiden ünlü televizyon dizisi Taht Oyunları'na atfen, 'Kış geliyor' (Winter is coming) söylemi dile getirilmeye başlandı.

Pandemi ile ilgili tabloyu Dresden Teknik Üniversitesi’nden sinir bilim ve genetik uzmanı Doç. Dr. Çağhan Kızıl ile konuştuk.

‘Salgının alevlenme riski her gün daha da artıyor’

Doç. Dr. Çağhan Kızıl, dünyanın normalleşme sürecinin öncesinden daha karamsar bir tablo ile karşı karşıya olduğu görüşünde. İlk 24 haftadaki vaka sayısı ile son 6 haftadakinin eşitlendiğini belirten Kızıl, bunda test kapasitelerinin artmasının etkili olmasına karşılık ilk dalganın devam ettiği ve kimi yerlerde geri gelmenin başladığını anımsattı. Kızıl normalleşmeye erken girilmesi nedeniyle kısıtlamaların kademe kademe geri dönebileceğini vurguladı:

DSÖ uyardı: Gençler arasındaki vakalar 5 ayda 3'e katlandı
“Bir ay öncesiyle karşılaştırdığınızda biraz daha karamsar bir tablo var ortada. Dünyada yaklaşık 30 haftadır koronavirüsle uğraşıyoruz. İlk 24 haftadaki vaka sayısı, son 6 haftadaki vaka sayısıyla eşit. Gittikçe de artıyor. Bir sonraki 1 milyon 4 gün sonra olacak. Oldukça hızlı ilerliyor. Bunda test kapasitesinin artması var. Ama bunun yanında doğal olarak salgının genişlemesi var. Birçok yerde ilk dalga devam ediyor. Bazı yerlerde aşılmaya çalışıldı. Azaltıldı da. Örneğin Avrupa’nın belli bölgelerinde. Bunlar da geri geliyor. Şiddeti sonradan başlayan fakat gittikçe artan Amerika Birleşik Devletleri, Güney Amerika, özellikle Brezilya, Asya’da Hindistan gibi. Bunların farklı dinamikleri var. Fakat salgının devam etmesi ve büyümesinin nedenlerinden biri bunun doğal bir süreç olması. Zaten büyümeye yatkın bir salgın. Fakat bizim dünya olarak uygulamalarımız normalleşmenin erken ortaya çıkması ve insanların da etraflarında çok fazla bu hastalığı görmediklerinde yok saymaları diyebiliriz. Bu gerçekten tüm ülkeler için geçerli. Şu an normalleşme uygulamaları birçok ülkede geri alınıyor, kısıtlamalar getiriliyor; İspanya, Japonya, İsrail, Avustralya, İngiltere ve Almanya’nın bazı bölgeleri, ABD’de zaten bu konuda büyük tartışmalar var. Kış mevsimsel olarak geliyor. Gerçekten de böyle giderse, tüm dünyada da gördüğümüz üzere tatil dönüşünde özellikle kuzey yarım kürede insanların kapalı alanlara girdiklerinde, çalışma ortamlarına tekrar döndüklerinde bu dalganın daha da alevlenmesi mümkün. Bu risk her gün daha da artıyor. Bu nedenle yapılması gereken çok fazla test yapılması.”

'Sayılar yalan söylemiyor'

Salgının başlangıcında pek çok ülkede 'kapanmaların gündeme geldiğini anca şu aşamada bunun uzun süre devam ettirilmesinin güç olduğunu anımsatan Kızıl, bu yüzden maske kullanımı ve sosyal mesafe gibi önlemlerin gündeme taşındığını vurguladı. Ancak diğer yandan insanların kalabalık mekanlarda toplanmasının da önlenmesi gerektiğini belirten Kızıl, pek çok ülkede bunun aksine gelişmeler olduğuna dikkat çekti. Bilim insanları temkinli yaklaşım sergilerken, maske kullanımına itiraz eden ve hatta salgını reddeden komplo teorilerinde de artış olduğunu anımsatan Kızıl, dünya adeta 'sürüklenirken' sayıların yalan söylemediğinin altını çizdi:

Bilim Kurulu üyesi Yamanel: Okulların açılmasıyla ilgili yeni kararlar alınabilir
“Pandeminin başında 'Ne yapılabilir?’ sorusuna ilk yanıt, genelde büyük bir karantinaydı. Çünkü insanların temasıyla yayılan bir hastalık bu. Eğer bu teması kesersek, yayılmayı önleyebilirsiniz dendi. Bu doğruydu da aslında. Çin ve başka ülkelerde yapılan ülkelerde görüldüğü gibi. Fakat teknik olarak bu salgını önleyebilecek olsa da pratikte sosyal yaşamda uzun bir süre bunu yapmamız, herkesi eve koymamız mümkün değil. Dolayısıyla başka metotlar gelişti. Maske kullanımı ve sosyal mesafenin salgın yayılımını katbekat azalttığı ortaya konuldu. Maske kullanımı, sosyal mesafe ve buna uygun önlemler olmalı. Yani insanları evlerine kapatmak değil ama olabildiğince kalabalık ortamlardan uzak kalmalarını sağlamak ve buna imkan vermemek. Örneğin milyonlarca insanın bir araya geldiği bir etkinliği yapmamalısınız. Türkiye’de sınavlar yapıldı. Geçen hafta kongreler yapıldı, Ayasofya’da toplanma oldu. Bunlar yapılmaması gereken şeyler. Almanya’da da aynı şekilde, Berlin’de geçen gün 20 bin kişinin katılımlı bir toplantı yapıldı. Amerika’da da bu tür şeyler oluyor. Bunların yapılmaması gerektiği konuşuluyor. Ama çok karmaşık bir durum da var. Bir yanda çok temkinli olan bir bilim camiası var, Dünya Sağlık Örgütü var. Bir yanda da salgını reddeden hatta komplo teorisine kaçan maskeyi bile reddeden insanlar var. Bu gelgit içinde bir yere doğru sürükleniyoruz dünya olarak. Sayılar yalan söylemiyor, artış var."

'Okulların açılmasıyla risk artacak, 1918'de de gençlerin daha fazla hastalanmaları topluma yayılma riskini artırdı'

Kızıl, salgının yayılmasında ana kesimin genç nüfus olduğunu belirtirken, gençlerin 'bize bir şey olmayacak' algısının yayılımda etkili olduğunu vurguladı. Kızıl okulların açılmasıyla riskin artacağına dikkat çekerken, "Bilimsel açıdan baktığımızda okulların açılmaması gerektiğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı. Kızıl 1918 İspanyol gribi salgınında da gençlerin daha fazla hastalanmış olmalarının topluma yayılma riskini artırdığının altını çizdi:

"Zaten salgının en başından itibaren dünyadaki epidemiyolojik verilere baktığımızda virüsü taşıyan ana kesim genç kesim. Yani 20-50 yaş arası virüsün hastalıkların enfeksiyonların yüzde 60 civarını taşıyor, hatta daha fazlasını. Ama hastalık ölüm oranlarına baktığımızda 65 yaş üstü ve kronik hastalarda daha fazla. Bazı insanların özellikle gençlerin ‘Bize bir şey olmayacak’ algısını yarattı. Fakat şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki toplumun en dinamik kesimi olan bu genç kesim yayılımı daha fazla sağlıyor. Çünkü semptom göstermeyen insanlar da var, güçlü vücutları var. Ama yayılımı sağlıyorlar. Okulların açılması çok tartışılıyor dünyada. İki tane sonuç çıktı. Geçen hafta içinde Amerika’nın hastalık kontrol merkezi bir rapor yayınladı. Haziranda Georgia eyaletinde bir yaz kampı düzenlenmiş ve çoğunluğu 18 yaşın altında çocuklar gitmiş. 590 kişiden 297’si pozitif çıkıyor. Bu yayılımı çocukların sağladığı biliniyor. Hasta olan kişilerin sadece 4’te biri hafif semptomla geçiriyorlar. Dolayısıyla yayılımı sağlayabilen genç kesim var. İsrail’de de ikinci dalga başladı, sıfırlamışlardı neredeyse. Bunun da nedenlerinden bir tanesi okulların açılması. Bir risk var gerçekten. Nasıl bir çözüm bulunacak, çok yönlü tabii ki. Bilimsel açıdan baktığımızda okulların açılmaması gerektiğini düşünüyorum. Fakat pedagojik ve başka teknik yönleri var. Bunlar göz önüne alınarak bilimsel metot kullanılarak bir karar alınmalı, farklı saikler kullanılarak değil. Açılacak, ikinci dalgada ağır hastalıklar yine gerçekleşecek. Ama gençler daha fazla hastalandıklarında topluma yayma dinamiği de daha fazla olacak. 1918’de de böyleydi. Her pandemide bu şekilde olduğu tarih kitaplarında da yazıyor.”

Türk Tabipler Birliği Başkanı Adıyaman: Sağlık Bakanlığı verileri gizliyor, mücadele halka bırakılmış durumda
‘Türkiye’de salgın tablosuna güven günbegün azalıyor’

Kızıl'a göre Türkiye'de en büyük sorun gerçek salgın tablosunun bilinmemesi. Türkiye’deki salgın tablosunun gerçek rakamları yansıtmadığını görüşündeki Kızıl, Kovid-19 tablosuna güveni gittikçe azalttığı kanaatinde. 83 milyonluk Türkiye’de yapılan günlük 45 bin testin oldukça az olduğuna dikkat çeken Kızıl, artışın devam etmesi halinde daha radikal önlemlerin gündeme taşınabileceğini belirtti:

“Türkiye’deki en büyük sorun gerçek salgın tablosunu bilmememiz. Verilen tabloya da güvenin günbegün azalması. Çünkü sahadan gelen bilgiler, Güneydoğu Anadolu’da hastanelerdeki vakaların, yoğun bakım sayılarının artması, valilerin açıkladığı günlük sayıların, tüm Türkiye için verilen sayı kadar olması. Ankara Tabip Odası, ‘Ankara’da günlük 1000 vakaya yakın vaka çıkıyor olabilir’ dedi. İstanbul’da artış var. Eğer bu gerçekse, oldukça yüksek sayıda vaka var ve gittikçe hızlı artıyor. Bu vakaları bulmamız için gerçekten söylememiz gerekiyor. Test kriterlerinde pozitif vakaların temas ettiği kişilere test yapılması durduruldu. Ayrıca tanı kriterleri oldukça kısıtlandı. Gördüğümüz aslında buz dağının ucunun ucu. Dolayısıyla dünyada olduğu gibi eğer Türkiye’de de daha fazla bir artış devam ederse, sahadaki görüntü o şekilde, yapılacak başka bir şey yok. Elbette daha radikal önlemler alınarak bir kapatmaya gidilecek. Zaten buna mahal vermemek için temkinli olmak, test sayılarının yükselmesi gerekiyordu. Türkiye’de günlük 45 bin test yapıldı deniyor. Bunun kaç kişiye yapıldığını da bilmiyoruz. Bu oldukça düşük bir seviye 85 milyonluk bir ülke için. ABD’de çok fazla vaka var ama 900 bin test yapıyorlar. Trump’ın dediği bir anlamda mantıklı. Çünkü eğer vaka çok azsa, çok test yaparsanız çok vaka bulmazsınız. Çok test yapmak mantıklı o anlamda. Ama az test yaparsanız az vaka bulursunuz. Dolayısıyla Türkiye’de biraz bu yaşanıyor gibi geliyor bana. Tek kişiye birden fazla test yapılması gerekiyor. Yüzde 50 bile olsa, 3 kere yaparsanız bir tanesi bile pozitif çıksa, o insanı pozitif olarak tanımlıyoruz. Bir şey negatif çıkarmak çok kolaydır. Asıl pozitif olduğunu bulmak çok zor. Yanlış bir şey yaparsanız, negatif çıkar. Bu güvenli değildir.”

Yorum yaz