DÜNYA

Avukat Altun: Beylik silahıyla iş arayan emekli polis ilanları var

Bursa Barosu Başkanı Avukat Gürkan Altun, Seyr-i Sabah'ta bireysel silahlanma konusunda ülkenin geldiği kötü noktayı anlattı. Altun, "Gazetelerin iş ilanı sayfalarına baktığınızda 'Emekli polisim, beylik silahımla iş arıyorum' diyenler var. 18 yaşına giren herkes pompalı tüfek ve otomatik silah alıyor. Orada bile düzenleme yapmıyoruz" dedi.
Sitede oku

Yrd. Doç. Şık: Kamuya faydamız dokunmayacaksa niye araştırma yapıyoruz ki?
Medyada hemen her gün bireysel silahlanma sonucunda medyana gelen bir cinayet göze çarpıyor. 18 yaşına gelmiş herkesin bir başvuruyla av silahı edinebildiği ülkede karısını öldüren kocalardan töre cinayetlerine, trafikte çıkan kavgaların silahlı çatışmayla bitmesinden, daha önceki gün yaşanan üniversitedeki danışmanını öldürmeye kadar istenmeyen olaylar birbiri ardına geliyor. Birçok meslek grubu mensubu, istediği an ruhsatlı silah alabilirken taramalı tüfek gibi kullanılabilen pompalı tüfeklerin sayısındaki artış korku yaratıyor.

Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, Seyr-i Sabah programında bireysel silahlanmaya dikkat çekerken, bireylerdeki silah sevdasının, biraz da silahın normalleştirildiği dizilere ve filmlere dikkat çekti. Altun, sigara ve içki görüntülerinin buzlanmasına rağmen silah ve kan görüntülerinin bu kadar serbestçe gösterilmesini eleştirdi. Altun, şunları söyledi:

'SÖZÜN BİTTİĞİ NOKTADAYIZ'

Dr. Sağlam: Hiçbir gideri olmayan iştiraklerin kaynak aktarmadan zarar etmesi mümkün değil
"Keşke silahlanma konusunda olumlu bir yanıt verebilseydim. Yasal düzenleme yapılmadığı gibi, gazete ve sosyal medyada yapılan reklamlarda peynir ekmek gibi silah satılmaya devam ediliyor. Kampanya ve taksit yapılıyor. Keşke bunları konuşmasaydık da son bir yılda azalan cinayetleri konuşsaydık. Daha dün genç bir asistan bir katilin kurşunlarıyla hayatını kaybetti. Katilin de bir hukuk fakültesi öğrencisi olması, mesleğimize ve hukuk alanına karşı bir güvensizlik yaratmaya başladı. Sözün bittiği bir noktadayız.

Günümüzde yasa koyucunun iradesiyle bir şey yapılmıyor. Bir KHK ile düzenleme yapılabilir. Alkol ve sigaraya gösterilen hassasiyetin bireysel silahlanmaya da gösterilmesi gerekir diye düşünüyoruz. Toplumdaki kutuplaşma ve çürümeden bizim çıkarılmamız lazım. TV dizilerinde gösterilen olgunun ve algının değişmesi lazım. Silahın günlük hayatın bir parçası kullanılmasının doğal olduğu algısından çıkmamız lazım. RTÜK'e de bu konuda iş düşüyor.

Gazeteci Sönmez: Sandığa küsmeyin, umudunuzu kaybetmeyin
Biz konuya kendi durduğumuz noktadan bakmaya alıştık. Üçüncü sayfa haberleri, kadın cinayetleri, onaylanmayan evliliklerde cinayet gibi kötü geleneklerimizden gelen cinayetlere maruz kalıyoruz. Kadın hakları komisyonları hep açıklama yapıyor, eylemler düzenleniyor. Biz hala sebebe inmiyoruz. Hala şiddet ve silahlanmadan nasıl uzaklaşacağımızı tartışmıyoruz. Dünkü cinayette de sebebe inmedik. Ceren asistan ama katilin ifadesine göre danışman hoca. Asistan yasal olarak danışman olamaz. Peynir ekmek gibi hukuk fakültesi açarsanız, vakıf üniversiteleri para kazansın diye fakülte açarsanız, asistanlara da böyle sınav yaptırırsınız sınavda öğrenciye danışman olur, vahim olaylar meydana çıkar. O çocuk nasıl dördüncü sınıfa geldi? Nasıl katil oldu, bunları da tartışmak lazım.

Bahsi geçen 6136 sayılı kanuna göre kuyumcular, hakimler, avukatlar ve hatta arıcılar silah alabiliyor. İllerde valiler eliyle verilen ruhsatlarla silahlanma yaşanıyor ve bu çok vahim bir durum. Biz ise sadece kolluk kuvvetleri ve güvenlikçiler silah taşısın diyoruz. Babasının silahıyla babasını vuran 4 yaşındaki çocuk var bu ülkede. Dünkü cinayette de baba silahıyla biri öldürüldü.

'18 YAŞINA GİREN HERKES POMPALI TÜFEK ALIYOR'

'Ruhsatsız silah satışı öyle boyutlara ulaştı ki, yetkililerin deyimiyle peynir-ekmek gibi satılıyor'
"Gazetelerin iş ilanı sayfalarına baktığınızda 'Emekli polisim, beylik silahımla iş arıyorum' diyenler var. 18 yaşına giren herkes pompalı tüfek ve otomatik silah alıyor. Orada bile düzenleme yapmıyoruz. Günümüzdeki pompalı silahlar seri atış yapıyor ve insanlar katlediliyor. İnternetten veya herhangi bir yerden silah alabiliyorsunuz ve av tezkeresi veriliyor size. Ne bir av alanımız var ne de avcılık federasyonuna kayıtlı avcımız var. Suç örgütlerinin silah edinmesi kolay, o başka. Polisimiz, kolluk güçlerimiz silah taşımalı. Ama günlük hayatta bizler ne kadar silah taşımalıyız bunu tartışalım. Teknik olarak nasıl toplu taşıma araçlarına hız sınırı koyuyoruz, otomatik silahlara da böyle sınırlar getirebiliriz. Sigaraları özendirmenin önüne nasıl geçiyorsak, silahlarda da teknik düzenleme yapmalı, makineli tüfek gibi kullanılmasının önüne geçmeli, kişilere yaşama şansı vermeliyiz.

Ne failde, ne mağdurda meslek de aramıyoruz. Bir polis bir polisi veya savcıyı öldürebiliyor. Bir hukukçu adayı akademisyeni öldürebiliyor. Yüksek sesle konuştu diye kapıcıyı öldürüyor insanlar. Şiddet günlük hayatın parçası haline geldi. Dizilerin içindeki konular görseller ve sahneler bu algıyı zihnimizde yaratıyor. Bu katliamları yapan bütün bu faillerin eğitim almasına da gerek yok. Bir diziyi başından sonuna seyretseler, silah kullanmayı öğrenecekler. Eskiden sadece Pazar günleri kovboy filmlerini izlerdik.

CHP’li Tüm: İktidar silahlanmaya karşı duyarsız kalıyor
Eğitim ve yasal düzenlemelerle bu algıyı ters yüz etmemiz lazım. İyi bir insan olmanın önemini anlatmamız lazım. Toplum neden bu noktaya geldi, bununla ilgili programlar yapılması lazım. Bu TV programlarına aynı sürede kamu spotları hazırlatmamız lazım. O diziler kadar, topluma doğru mesajlar veren programlar yaptırtmamız lazım. 'Onu yaptınız, bunu da yapacaksınız' demeliyiz. Kamu spotları sigara ve içkiden ibaret olmamalı. Toplumda bu derece silah olmazsa kolluğun silahla müdahalesi de azalacak. Sivil insanlarda silahın azalması, kolluk gücünü de en aza indirir. 'Bu kazanılmış hak' veya 'Benim ruhsatım var' denmemeli. İstisnasız herkesten bu silahlar toplanmalı.

Biz artık sevgi sözcüklerini bile silahla anlatıyoruz. Şimdi ayağına sıktırtma kendine deniyor. Günlük hayatın içinde çok fazla yer etti silah. Bir canı kurtarmak bile yüzde 100 başarılı olmuş olmak anlamına geliyor. Medyaya çok iş düşüyor. Bunun kötü reklamı yapılmalı. Bunun kontrolü anlamında yürütmeye, çerçevesini çizmek ve katı kurallara bağlamak anlamında da yasama organına iş düşüyor."

Yorum yaz