00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:02
3 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
11 dk
HABERLER
18:00
11 dk
HABERLER
19:00
9 dk
HABERLER
07:00
5 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
11 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
9 dk
HABERLER
12:00
5 dk
GÜN ORTASI
12:06
84 dk
HABER MASASI
13:30
35 dk
HABERLER
15:00
5 dk
SPOR BÜLTENİ
15:30
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
11 dk
HABERLER
18:00
11 dk
HABERLER
19:00
9 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKONOMİ PANORAMA
Dünya ekonomisinin yörüngesi, artık farklı dönüyor.Dijitalleşme, inovasyon, girişimcilik ve yeni teknoloji.Bizleri neler beklediğini de bilmemiz şart. Değişimin içinde yaşarken, bunları ne kadar takip edebiliyoruz? Erdal Kaplanseren’le Ekonominin Panoraması, her Pazartesi ve Çarşamba saat 15.00’te

Patiswiss vakası ve kurumsal iletişim kültürünün önemi

Erdal Kaplanseren'le Ekonomi Panorama
Abone ol
MESE Ajans Başkanı Barış Karcıoğlu, Patiswiss kurumsal iletişim vakasını Erdal Kaplanseren’le Ekonomi Panorama’da değerlendirdi.
Patiswiss örneğinden ders çıkarılması gerektiğini vurgulayan Karcıoğlu, kurumsal iletişim kültürünün altını çizdi:

“Aslında bu Patiswiss örneğinde çıkarılabilecek çok ders var. Bütün esnaflarımız, girişimci olmayı planlayan arkadaşlarımız, bütün profesyoneller ders çıkarabilir. Anadolu’da kadim bir laf var. ‘Yüzün gülmüyorsa hiç dükkan açmayacaksın’ diye. Önemli bir sözdür bu. Şirketlerin küçük ya da büyük hiç fark etmez; yöneticilerinin duygusal dengeleri her zaman istendiği gibi olmayabilir. Hatta çok sağlıklı duygu durumu olanlar bile farklı durumlara düşebilirler. Onların kamuyla, müşterilerle kurduğu iletişimin kendi duygu durumlarına göre değişmemesini sağlayacak şey, kurumsal iletişim kültürüdür. Benim burada gördüğüm en temel konu, bu şirkette kurumsal iletişim kültürüne fazla yatırım yapılmamış olması. Yoksa benzeri eleştirileri alan şirketler, bunu bir fırsat olarak görüyor. ‘Benim müşterim irtibat kuruyor, eleştiriyor’ diyerek bunu bir fırsata dönüştürüyorlar. Halbuki buradaki kurumsal iletişim kültürü bunu bir hakaret olarak algılamış. Kurumsal iletişim kültürü yok dedim ama aslında var. Hep satışı artırmak amacıyla geliştirilmiş bu kültür. Hep tüketicinin daha fazla tüketmesi amacına bürünen bir iletişim kurmuşlar.

Halbuki kurumsal iletişimin tüm amacı, müşteriyle tüm paydaşlar arasında olumlu duygu bağı geliştirmektir. Burada kurumsal iletişim kültürüne yatırım yapılmadığını görüyoruz. Yoksa tüm şirketlerin CEO’ları dünya iyisi, entelektüeli, en sakin insanı değil ki. Ama olası eleştirilere ve krizlere karşı şirketlerin nasıl davranacağı antrenman edilmiş, tasarlanmış bir çizelge üzerinden yürüyor. Yoksa dünyanın en büyük şirketlerine ne eleştiriler geliyor, ne davalar açılıyor, ne küfürler ediliyor, CEO’lara nasıl hakaretler ediliyor... Ama onlar nasıl davranacaklarını, kurumsal iletişim kültürü çerçevesinde zaten biliyorlar. Kurumsal iletişim direktörü CEO ile doğrudan bağ kurarak, kurumsal itibarı yönetebiliyor. Dolayısıyla bu örnekte, her şirkette olabilecek şekilde bir CEO’nun yüksek egosu var. Ama burada kurumsal iletişim kültürü yok. Naçizane tavsiyem var kendi şirketini kurmak isteyenlere, mevcut şirket yöneten veya ekip yöneten arkadaşlara: Bu kurumsal iletişim kültürünü tanımlamanız, hangi durumlara nasıl yanıt vereceğiniz üzerinde kafa yormalısınız. Bu şirket muhtemelen satışlardan da büyük darbe alacak. İtibar nakit varlık gibidir, para gibidir. Para nasıl kolay harcanır ve zor biriktirilirse, itibar da aynı o şekildedir. Biz itibarımızı bir anda kaybedebiliriz ama çok zor biriktiririz. İtibar bir anda avcunuzun içinden kayıp gidebilir. Bunu tekrar biriktirmek çok zor. İtibarı nasıl yöneteceğinizi önceden tasarlayıp planlamak gerekiyor.”

Barış Karcıoğlu’na göre daha önce de satış odaklı kurumsal iletişim örneklerinde yaşanan kazalara da bakılınca, kurumsal iletişim kültürünün itibar üzerine kurulması önem arz ediyor:
“Yangın küçükken söndürülebilirdi. Ama burada CEO’nun duygu durumu, şirketin kurumsal iletişim kültürünü belirliyor. Tam tersi olmalı normalde. Bu da tabii çok büyük bir itibar ve para kaybına neden olmuş. Satışla iletişim arasında doğrudan bağ kurulunca kazalar yaşandığını daha önce de gördük. İtalya – Türkiye maçı öncesinde özür dileyerek söylüyorum, ‘Bu akşam makarnaya koyacağız’ diyen markaların da yaşadığı krizleri biliyoruz. Doğrudan satışı hedefleyen bir iletişim olduğu zaman bunun önü alınmıyor. Bu şirket bu yaşadığı konuda ne zaman geri adım attı? Zincir marketler, bu markayı satmamaya karar verdiği zaman geri adım attı. Yine parasına dokunduğu zaman. Halbuki itibarı önceliklendirmesi gerekiyor.”
Yöneticilerin aynı zamanda kurumsal iletişimi de yönetmekte zorlanabileceğini ve bu yüzden bu işe özel bir departman gerektiğini ifade eden Karcıoğlu, öte yandan Patiswiss olayında şirketin büyük bir fırsatı kaçırdığını da sözlerine ekledi:

“Yöneticinin egosu kurumun iletişiminin temelinde olursa, bu tip şeylere yol açabiliyor. Anadolu’da herhangi bir bakkala gidin, yüzü gülmeyen esnaf yoktur. Yüzü gülmese o işi yapamaz. Aslında çekirdekten yetişen bir tüccar olsa farklı davranırdı. Yöneticinin egosu kurum kültürüne yön verdiği zaman illa ki olumsuz sonuç çıkıyor diye varsayımda bulunamayız. Küçükten büyüğe doğru gelişime tanıklık etmiş bir CEO olsa, her durumda nasıl davranacağını bilir.

Aslında burada o boşluğu da görüyoruz. Paydaşlara nasıl iletişimde bulunulacağının hayattan gelen bir tecrübeyle öğrenilmediğini de görüyoruz. Danışmanlık da alınmıyor. LinkedIn’den baktım kurumsal iletişim direktörü ne yapmış diye. Orada bir şeye rastlamadım. Tabii eskiden Türkiye’deki şirketlerde kurumsal iletişim diye bir departman yoktu. Bu konu son 40 yılın konusu belki. Türkiye’de 120 yıllık şirketler var. Son 40 yılda kurumsal iletişim pozisyonu başladı. Ama şu anda geldiğimiz noktada bir şirket iletişime önem vermiyorsa, itibarı bir günde yıkılıp gidebiliyor. İnsan kaynakları ve mali yöneticilik ne kadar hayatiyse, kurumsal iletişimin de ne kadar hayati olduğu ortaya çıkıyor. Ve bu CEO’nun inisiyatifine bırakılamayacak kadar hayati. Birçok işle uğraşıyor CEO, bir de iletişimle uğraşamaz. Onu bir danışmana; ayrı bir departmana bırakması lazım.

Hele ki bugün müşterilerin şirketlerle doğrudan muhatap olabileceği kanallar olduğu için kurumsal iletişim çok temel bir ihtiyaç oldu. Siz ürün satan bir şirketin yöneticisi iseniz, memnun olmayan bir tüketici tepkisini hemen dile getiriyor. Tüketiciler ya sizinle ya da kendi aralarında konuşurlar. Eğer siz tüketiciyle bağ kuramazsanız, tüketiciler bunları aralarında konuşur ve iş büyür. En başta bu örnekteki konu düzgün ele alınsaydı iş büyümeyecekti. O şikayette bulunan hanımefendi ile doğrudan iletişim kurulsaydı o hanımefendi belki de marka elçiniz olacaktı. Ürünleri değiştirilebilirdi. Teşekkür edilebilirdi. Eğer sizin üretim süreçlerinizde bir aksaklık olsaydı onu ele alma fırsatı verecekti. Belki ürünlerde nemlenme yaratabilecek bir aksaklık var. Bak ne güzel sana geri bildirimde bulunuyor. Bu bir fırsat aslında.”

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала