00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
5 dk
HABERLER
08:00
7 dk
HABERLER
09:00
8 dk
HABERLER
10:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
HABERLER
13:00
5 dk
DÜNYADA 1 MAYIS
13:13
5 dk
1 MAYIS TAKSİM OLAYLARI
13:31
21 dk
HABERLER
14:00
7 dk
HABERLER
15:00
6 dk
MÜZİĞİN EFSANELERİ
15:25
10 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
6 dk
HABERLER
18:00
5 dk
HABERLER
19:00
6 dk
1 MAYIS TAKSİM OLAYLARI
21:04
21 dk
DÜNYADA 1 MAYIS
22:04
5 dk
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:02
3 dk
YAPAY ZEKA GÜNLÜĞÜ
14:05
55 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
11 dk
HABERLER
18:00
11 dk
HABERLER
19:00
9 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'ABD Filistin’in BM’ye tam üyeliğini veto ettiğinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin kendi anıları canlandı'

Ceyda Karan'la Eksen
Abone ol
Dr. Barış Adıbelli’ye göre, ABD ve İsrail 7 Ekim sonrası Ortadoğu’yu dizayn etmeye çalışırken, Çin diplomasisinin artan nüfuzu bunda etkili. Çin’in Filistin’in BM’ye tam üyeliğinde 1950’lerde ABD’nin kendisini de veto etmesini anımsadığını belirten Adıbelli, Pekin’in İran’a yönelik desteğinin stratejik yönlerini de vurguladı.
Gazze çatışmasının 7’inci ayın İsrail’in Şam’da diplomatik misyonunu vurduğu İran ile yaşanan ve şimdilik ‘sınırlandırılan’ gerilimle tamamlanırken, BM Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in tam üyeliğiyle ilgili hamle ABD vetosuna takıldı.
İran, 1 Nisan’da diplomatik temsilciliğinin vurulmasına 13-14 Nisan’da ilk kez doğrudan İsrail’i vurarak misillemede bulunurken, 19 Nisan sabaha karşı İsfahan kentinde ‘İHA’ların’ öne çıktığı bir saldırı yaşandı. İsrail’in doğrudan üstlenmediği saldırı dünya kamuoyuna ABD’li kaynaklar tarafından ‘İsrail misillemesi’ gibi duruyuruldu. İran, hava savunmasının üç drone’u engellediğini kaydederken, İsrail’e yanıt verilmesine gerek bulunmadığını açıkladı.
Öte yandan Gazze savaşında gerginleşen uluslararası ortamda Cezayir’in sunduğu Filistin’in BM’ye tam üyeliği tasarısı da Güvenlik Konseyi’nde oylandı. Ancak ABD tasarıyı veto ederken, Britanya ve İsviçre de çekimser kaldılar. BM Güvenlik Konseyi’nde Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu temsilcilerinin Filistin sorununun önemini vurgulayarak yaptıkları destek konuşmaları dikkat çekti.
Gelişmeleri Dr. Barış Adıbelli ile konuştuk

‘Çin ne alaka dememek lazım’

Dr. Barış Adıbelli’ye göre, ABD ve İsrail 7 Ekim sonrası Ortadoğu’yu dizayn etmeye çalışıyor. Adıbelli, ön önemli meselelerden birisinin Çin diplomasisinin Ortadoğu’da artan nüfuzu olduğu görüşünde:

“Aslında 7 Ekim’den beri garip gelişmeler oluyor. 7 Ekim bahane ediliyor ve birileri sanki bu yolla bölgeyi dizayn ediyor. Ben fotoğrafa biraz daha büyük bakıyorum. Çünkü bu, İsrail’in boyutuyla doğru orantılı değil. Yani 22 Eylül’de, saldırılardan birkaç hafta önce Netanyahu elinde bir haritayla BM kürsüsüne çıktı. ‘Yeni Ortadoğu’ dedi. Orada iş koptu. Sonra 7 Ekim saldırıları oldu. O saldırılardan sonra ‘Hamas’a öyle bir cevap vereceğiz ki yeni bir Ortadoğu kurulacak’ tarzında boyundan büyük laflar etti. Yani yeni Ortadoğu, yeni harita diyorlar. Etiniz budunuz ne? Koskaca Ortadoğu’ya şekil veriyorsunuz? Bunu daha önce ABD, Büyük Ortadoğu Projesi diye denedi ama başaramadı. Onun başaramadığını siz nasıl yapacaksınız? Bu da bir soru işareti. Dolayısıyla bu biraz da ABD ve İsrail’in arkasında durduğu yeni bir proje gibi gözüküyor. ABD bu işlerle ilgisinin olmadığını göstermeye çalışsa da bu daha çok seçim süreciyle alakalı gözüküyor.

Aslında bütün hikaye, Çin’in bölgede etkinliğini artırması. Özellikle İran ve Suudi Arabistan ilişkilerinin normalleştirilmesi. ABD bunun hesabını bir şekilde sormak istedi. Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin müzakeresini Çin yaptı. Orada ‘İsrail ve Filistin de isterse, orada da arabuluculuk yaparız’ demişti Çinliler. Dolayısıyla Çin’in bir anda böyle yapıcı bir şekilde Ortadoğu’ya girmesi, ABD’yi açıkça rahatsız etti. O dönem Biden’ın Suudi Arabistan’dan petrol üretimiyle ilgili bir ricası vardı. Suudlar reddetmişti. Tüm bunlar üst üste binince ‘ABD niye İsrail’i desteklemesin’ diye soruyor insan. ‘Çin ne alaka?’ dememek lazım.”

‘Filistin’in BM’ye tam üyeliğinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin anıları canlandı’

Rusya ve Çin’in tarihsel olarak Filistin’in yanında konumlandığını anımsatan Dr. Adıbelli’ye göre ABD, adeta zorba bir hamle ile Filistin’in BM üyeliğini veto etti. BM Genel Kurulu’nda oylama yapılsa Filistin’in tam üyeliğinin destekleneceğini belirten Adıbelli, oylama sürecinde Pekin yönetiminin geçmişte Çin Halk Cumhuriyeti’nin dünya örgütüne üyeliğiyle ilgili tarihsel hafızasının anımsandığını söyledi:

“Çin ve Rusya’nın açıklamalarına bakmak lazım. Çin yalnız bıraktı diyenler var. Böyle bir analizi M Güvenlik Konseyi’ni izlememiş olanlar yapabilir. Rusya ve Çin, İran misillemesinin sadece sonucuna bakıldığını fakat öncesine bakılmadığını söylediler. Şam’daki İran konsolosluğuna saldırıya atıf yaptılar. Çok sert bir çıkışları oldu. Çin, ‘Tarihi bir hata yapıyorsunuz’ dedi. ABD, Filistin devletini istemiyor. Eğer isteseydi BM’de Filistin’in üyeliği kabul edilirdi.

Çin niye hassas bu konuda? Çünkü Çin’de inanılmaz hatıralar var. 1950’lerde BM’ye alınmayan Çin Halk Cumhuriyeti’nin anıları canlandı. Çin, 1971’e kadar ABD vetosu nedeniyle BM’nin dışında tutuldu. O dönemde İngiltere vs. ikna edilmişti. Çin bu yüzden BM üyeliği meselesini farklı bir açıdan ciddiye alıyor ve Filistin’in yanında. Çin’in, Filistin Kurtuluş Örgütü kurulduğundan beri Filistin’de rolü büyük. Hem finansal, hem ideolojik hem de silah desteği sağladılar. O yüzden hem Çin hem Rusya bu tutumu aldı. Hatta Rusya’nın tavrı Sovyetler Birliği’ne uzanır. Bu tavır da ABD’yi rahatsız ediyor. Çünkü artık elini kolunu sallayarak BM’de bir şeyler dayatma lüksü kalktı Amerika’nın. Bunu yapamayınca sahaya döndü.”

‘ABD’nin her zamanki ikiyüzlü tavrı’

Adıbelli, ABD yönetiminin hem ‘iki devletli çözümden’ bahseden hem de Filistin’in BM üyeliğini veto eden tavrındaki çifte standarda dikkat çekti:
“BM Güvenlik Konseyi’nde Filistin üyeliğini tek başına veto ediyor. Sahada ‘Filistin devletinin kurulmasına yardım edeceğim’ diyor. ABD’nin her zamanki ikiyüzlü tavrı bu. Ama ‘küresel güney’, ABD’nin bu numaralarını yutmuyor artık. Burada Rusya ve Çin’in çok önemli bir sınav verdiğini düşünüyorum. Burada gerçekten de çok kutuplu sistemin işleyip işlemeyeceğini göreceğiz. Madem çok iddialısınız, BM Genel Kurul’una getirin, 190 ülke oylasın. Çin’in ve Rusya’nın bu konuda sıkıntısı yok. ABD ve İsrail istemiyor.”

‘ABD ve İsrail uluslararası hukuku hep çiğnedi, bu sefer davul-zurnayla’

İran’ın konsolosluğuna aleni saldırı karşısında ‘saldırgan’ ilan edildiğini söyleyen Adıbelli, İsrail’in BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes kararına uymadıktan sonra Konsey’den ‘medet umduğunu’ da belirtti:
“En son gördünüz: İran, kendi uluslararası hukuktan doğan hakkını kullandığı için neredeyse saldırgan ilan edildi, üstüne yaptırım tehdidine maruz kaldı. ABD ve İsrail uluslararası hukuku hep çiğnedi ama bu defa davul-zurnayla oldu. Uluslararası ilişkilerin tamamen zedelendiğini, düzenin kalmadığını görüyoruz. İsrail’deki ikiyüzlülüğe bakın: Uluslararası hukukun adaletine sığınıp BM’den medet bekliyorlar. ‘İran bize saldırdı’ diyorlar. Madem sen BM’yi muhatap alıyordun, BMGK’daki ateşkes kararına niye uymadın? Ama aynı konuda BM’den kınama istedi. Bunu dikkatli analiz etmek lazım. Yazıp çizip gelecek nesillere bırakmak lazım.”

‘Eğer hakkınız yoksa, göğsünüzü gere gere misilleme yaptığınızı söyleyemezsiniz’

ABD’nin İsrail’i adeta ‘mağdur konumunda& gösterildiğini ve bu sebeple misilleme hakkı sunulduğunu ifade eden Adıbelli’ye göre İsrail’in İsfahan’ı hedef aldığı söylenen hamlesinin ardından İran etkisiz kaldığı anlaşılan bu saldırıyı büyütmemek için İsrail’i doğrudan suçlamadı:

“İran ve İsrail arasındaki meselede neredeyse İran’ı savaş suçlusu çıkartmak istediler. Sonra dediler ki, bu misilleme değildir. Niye? Orantıyı aşmıştır, bir sürü füze gönderildi ve saldırı fiiline dönüştü. Peki saldırı fiili olursa ne oluyor? BM antlaşmasının 2. Fıkrasının 4. Maddesine göre saldır kabul edildi ve İsrail’e meşru müdafaa hakkı geldi. Geçen hafta İran’ın nasıl cevap vereceği tartışılırken, sonra İsrail’in neler yapacağı tartışıldı. İsrail’in de bu sabah bir şeyler yaptığı söyleniyor ama ne olduğunu hala bilmiyoruz. G7’den İtalya Dışişleri Bakanı bir açıklama yaptı. Son dakikada ABD’lilerin, İsrail’in dron saldırısı yapacağını söylediğini belirtiyorlar. İsrail de ABD de sorumluluk almıyor.

Bu bir misilleme sayılır mıydı? Eğer hakkınız yoksa, göğsünüzü gere gere misilleme yaptığınızı söyleyemezsiniz. İran’a bakın; haklıydı, BM’ye söyledi ve yaptı. İsrail’in yapacağı da BM’ye söyleyip aynısını yapmaktı. Ama İsrail diyor ki ‘Yapmadım, yaptım, dron yaptı, uçak yaptı’ birçok şey diyor. Şimdi İran diyor ki ‘dronlar ülke içinden uçmuş’. İsrail’le ilgisi olmadığını söylüyorlar çünkü İran’ın yine misilleme yapması gerekir. İran bunu istemiyor. Sonuç olarak bir şeyler oldu ama ne olduğunu daha tam anlayamadık.

‘Bu yaşanan olaylar umarım Zelenskiy’ye bir ders olmuştur’

Ukrayna’nın düştüğü duruma ikna çeken Adıbelli, Zelenskiy’nin barış yapmak için masaya oturmaktan başka şansı kalmadığını söyledi:
“Ukrayna’ya yazık oldu. Zelenskiy bağırıyor çağırıyor ama kimse dönüp bakmıyor. Zelenski’nin barıştan başka çaresi yok. Rusya ile oturup meselelerini kendileri halledecekler. İşte bu yaşanan olaylar umarım Zelenskiy’ye bir ders olmuştur. Meselelerinizi Rusya ile çözeceksiniz. Batı’dan medet ummanın sonucunu gördüler.”

‘İran aslında Çin’in güvenlik doktrininde ilk cephe hattıdır’

Dr. Adıbelli’ye göre Çin’in güvenlik mimarisi İran’dan başlıyor bu sebeple geçmişteki gibi ‘yalnız kalmış’ bir İran’dan söz etmek mümkün değil:
“Asya’ya gelelim... İran aslında Çin’in güvenlik doktrininde ilk cephe hattıdır. Hem Avrasya hem de Asya-Pasifik açısından önemli bir noktadadır. Dolayısıyla İran’ın düşmesi veya farklı bir yere savrulması, Çin’in güvenliği açısından açık oluşturacaktır. İran, BRICS’in daimi üyesi. BRICS bir alternatif ekonomik düzendir. Küresel güneyin yeni geleceğidir. Yine güvenlikle ilgili de İran, Şangay İşbirliği Örgütü’nün daimi üyesidir. Yani bu geçmişteki yalnız kalmış İran’dan bahsetmiyoruz. İran bugün yeni kurulmakta olan dünyanın ve Avrasya bloğunun önemli bir üyesidir. Bu bağlamda hem Çin hem Rusya yanlarında. Putin zaten ‘İran’a karşı saldırı olursa yanında duracağız’ demişti. Zaten Rusya ve İran arasında savunma anlaşması var.”

‘AUKUS’a alıp JAUKUS yapacaklar, bir de Filipinler rüzgarı estiriyorlar’

Adıbelli, Biden yönetiminin Ortadoğu’ya odaklanırken Asya’da Japonya’yı katarak JAUKUS paktlaşmasına gitmesine de dikkat çekti. Biden’ın Filipinler’i Çin’e karşı öne sürdüğünü ve bölgeyi kızıştırdığını dile getiren Adıbelli, daha önce benzer girişimlerin Güney Kore’de yapıldığını ve başarısızlıkla sonuçlandığını hatırlattı:
“Ortadoğu’da sular ısındı, bir sürü olaylar oldu. Bir baktık ki Biden bu yıl da bir üçlü ittifak kurdu. Japonya-ABD-Filipinler arasında. Şimdi Japonya’yı AUKUS’a alıp JAUKUS yapacak. Asya-Pasifik’te de sular ısınıyor. Filipinler diye bir devlet buldular. Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı bu küçücük devleti sürüyorlar. Ferdinand Marcus Jr., ailesinin karanlık geçmişini örtmek amacıyla böyle bir şey yaptı. Dolayısıyla şimdi Güney Çin Denizi’nde bir Filipinler rüzgarı estiriyorlar. Çin bunu hayretle izliyor. Japonya’nın bir ağırlığı var yine. Filipinler’in hiçbir ağırlığı yok. Eski ABD sömürgesi. Bunu Çin’in karşısına rakip olarak öne sürüyorlar. Yanında da ABD ve Japonya duracak. Güney Kore’yi yapamadılar bakın. Japonya ile tarihsel sorunları var çünkü. Bunun bedelini ödeyen de Güney Kore Cumhurbaşkanı oldu. Bu seçimlerde parlamento çoğunluğunu kaybetti, önümüzdeki genel seçimlerde de koltuğu kaybedecek muhtemelen. Onun için ABD döndü şimdi Filipinler’e. Orada Filipinler’i konumlandırıp Japonya’yı silahlandırırken, bu tarafta da İran cephesini zayıflatıp Ortadoğu’da Çin’in yeni ortaklarıyla ilişkileri bozmak adına yoğun bir baskı yapıyor ABD. Hem İsrail hem de ABD, Suudlar üzerinde büyük bir baskı yapıyor.”

‘Çin, askeri angajmanlara girmiyor’

Çin’in güvenlik inisiyatifinde güçlendirilmiş bir BM ve uluslararası hukuk düzeninin öne çıktığına dikkat çeken Dr. Adıbelli, Çin dış politikasında silahlı angajman yöntemlerinin bulunmadığını belirtti:
“Çin’in yeni güvenlik girişiminde, güçlü bir BM öne çıkıyor. Eğer Türkiye’nin ve Çin’in savunduğu gibi güçlü bir BM olsa ve işlevi gerçekten olsa, o zaman sorunların çoğu çözülecek. Yani Çin, bölgesel müdahale yapmayacağını, küresel işbirliği çerçevesinde BM’yi güçlendireceğini ve meselelerin ortak çözüleceğini söylüyor. Ama ABD’nin de kendi hesapları var. ABD, BM’nin aşınması, erezyona uğraması için 7 Ekim’den beri elinden geleni yaptı. Ancak ne Asya-Pasifik’i, ne Kızıldeniz’i, ne Karadeniz’i birbirinden ayıramazsınız. Bunların hepsi ABD için stratejik. Çin’in güvenlik politikası Güney Çin Denizi’nden değil, Ortadoğu’dan başlıyor. Bakın 1958’de 2. Tayvan Boğazı Krizi’nde, Mao’nun bir açıklaması var: ‘Tayvan’ı kuşatmamızın ana nedeni, ABD ve İngiltere’nin Ortadoğu’da çıkardığı karışıklığa karşı cevap vermemiz’ diyor. Coğrafya farklı ama bu, ABD’nin Ortadoğu’daki emperyalist adımlarına bir cevaptı. Ortadoğu’dan başlayan bir süreç var. Retorik olarak Rusya ve Çin zaten uluslararası hukukun her türlü imkanını kullanıyor. Peki Çin, silahlı bir angajmana girer mi? Çin dış politikasında bu yok. Eğer olsaydı, Rusya’nın yanında sahada olurdu. Çin, askeri angajmanlara girmiyor. Eğer kendi ulusal çıkarlarıyla doğrudan ilişkisi yoksa ve barışı koruma misyonu değilse, askeri angajmana girmek gibi bir niyeti yok. Bu en başından beri Çin’in dış politikasında mevcut.”

‘İsrail aslında Çin’in Kuşak ve Yol’da önemli bir ortağıydı’

Ortadoğu’nun ‘eski ve yeni dünyalar arasındaki en önemli sınır’ olduğu görüşündeki Dr. Adıbelli, bugün ABD ve müttefiklerinin bu böleyi kaybetmemek için uğraştıkları değerlendirmesinde bulundu. Adıbelli, Biden yönetimi kargaşalar çıkarmadan önce İsrail’in bile Avrasya ile işbirliğini artırmış olmasını anımsattı:

“Eski dünya ile yeni dünya arasındaki en önemli sınır Ortadoğu. Amerika ve müttefikleri, Ortadoğu’yu kaybetmemek için uğraşıyor. Çin ve Rusya da Ortadoğu’nun bağımsız hareket edebilmesi için çalışıyor. Bakın hiçbir dünya gücü, Ortadoğu’yu kontrol etmeden dünyayı kontrol edememiştir. Osmanlı dahil olmak üzere geçmişteki süper güçlerin yolu Ortadoğu’dan geçti. Ortadoğu önemli. Yeni kurulacak düzende de Ortadoğu’nun yeri önemli. Bunu zorla yapmıyorlar.

Bakın Suudi Arabistan’ı kimse zorlamadı; ŞİÖ’ye ve BRICS’e gitti. Mısır ve BAE ilgileniyor. İsrail’in dahi niyeti vardı. Hatta İran meselesi için Çin ile görüşüyorlardı. Asıl Kuşak Yol’da, Çin’in en önemli ortağıydı İsrail. Hayfa Limanı kiralanmıştı. Dolayısıyla İsrail de bu yeni dünyaya çok yabancı ve uzak duran bir ülke değil. Sanki bir el İsrail’i kopup buradan çekmek istiyor.

Belki de İsrail’in rotasını bozan hep Amerika oldu. İsrail, Amerika’dan bağlarını koparıp küresel güney ile birlikte hareket edebilseydi, barış içinde yaşamanın formülünü bulabilirdi. Biz hep İsrail’den kaynaklandı dedik ama belki de her şey ABD’den kaynaklandı. İsrail’in Avrasya yapılanmalarına ve ŞİÖ’ye yanaşmasını hep olumlu buldum. Fakat İsrail’i yine de İsrail’e bırakmadılar. Netanyahu, İsrail’i bambaşka bir rotaya soktu.”

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала