00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
12:32
6 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:05
115 dk
HABERLER
15:00
4 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
5 dk
HABERLER
18:00
5 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
07:00
1 dk
SEYİR HALİ
Ali Çağatay'la Seyir Hali
07:01
119 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
09:00
1 dk
YERİ VE ZAMANI
Güçlü Özgan'la Yeri ve Zamanı
09:05
114 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
11:00
1 dk
DÜNYA HABERİ
Dünyadan öne çıkan başlıklar
11:10
15 dk
PARANIN HAREKETİ
Ekonomide neler oluyor?
11:30
10 dk
ENERJİNİN SEYRİ
Enerji sektöründe öne çıkan başlıklar
11:50
10 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
12:00
1 dk
GÜN ORTASI
Okan Aslan'la Gün Ortası
12:05
85 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
14:00
1 dk
YENİ ŞEYLER REHBERİ
Serhat Ayan'la Yeni Seyler Rehberi
14:01
59 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
15:00
1 dk
EKONOMİ PANORAMA
Erdal Kaplanseren'le Ekonomi Panorama
15:05
55 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
16:00
1 dk
EKSEN
Ceyda Karan'la Eksen
16:01
89 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
17:30
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
18:00
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
19:00
1 dk
DünBugün
Geri dön
İstanbul97.8
İstanbul97.8
Ankara96.2
İzmir91.0
Bursa101.4
Kocaeli90.2
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

‘Bu davayı İslami eksene taşırsanız, dünya kamuoyunun desteğini alamazsınız’

Ceyda Karan'la Eksen
Abone ol
Türker Ertürk’e göre, Erdoğan’ın Netanyahu’ya ‘sıkışsa atom bombalarını açıkla’ çıkışı tutarsız. İsrail’in nükleer gücünün bilindiğini anımsatan Ertürk, Kürecik üssünün bunların korunmasındaki rolüne dikkat çekti. Ertürk’e göre Ankara’nın ekonomik kriz ve Arap baharı gibi projelere desteği nedeniyle jeopolitik hamle yapma durumu yok.
İsrail-Filistin çatışmaları eşliğinde Gazze’deki savaş ve insanı yıkım bitmezken, Türk hükümetinden krizin başından bu yana en ağır çıkış geldi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında İsrail’in Gazze’deki askeri eylemlerini ‘vahşet’ olarak nitelendirirken, Başbakan Benyamin Netanyahu’yu hedef aldı. Netanyahu’nun ‘gidici’ olduğunu savunan Erdoğan, İsrail için ‘terör devleti’ derken, Hamas’ı ise ‘siyasi parti’ diye nitelendirdi. Erdoğan’ın özellikle İsrail Miras Bakanı’nın ‘Gazze’ye nükleer bomba atma seçeneği bulunduğu’ sözlerine atfen, “Netanyahu'ya sesleniyorum, sende atom bombası var mı yok mu? Sıkıysa açıkla. Atom bombası var ve bununla tehdit ediyorsun, bunu biliyoruz” sözleri dikkat çekti.
Bu çıkış karşısında Netanyahu’dan Erdoğan’a "Erdoğan İsrail'i terör devleti olarak adlandırıyor ama aslında Hamas'ın terörist devletini destekliyor" yanıtı geldi. "Erdoğan Türkiye sınırları içindeki köyleri bombaladı. Ondan ahlaki vaad dinlemeyi kabul etmeyeceğiz" diyen İsrail lideri ‘insan hakları konusunda en son konuşacak kişinin Erdoğan olduğunu’ söyledi. İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen de Türkiye’nin ‘tarihin yanlış tarafında durduğunu’ iddia etti.
Türk Dışişleri, bu açıklamalar üzerine İsrail’in hukuktan söz etmeye hakkı bulunmadığını savunarak, “Gerçeklerin dile getirilmesinden rahatsız olan Benjamin Netenyahu’nun ve Eli Cohen’in, Sayın Cumhurbaşkanımız hakkındaki asılsız iftiraları, kendi suçlarını örtemeyecektir” vurgusu yaptı.
Türkiye’de bir grup hukukçunun İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması için girişim de başlatılmış durumda. Ancak Erdoğan hükümeti güçlü retoriğe karşılık İsrail ile diplomatik ve ticari ilişkilerin yanı sıra Azerbaycan’dan petrol akışını da kesmediği, yani somut bir adım atmadığı için eleştiriliyor.
Erdoğan’ın ‘atom bombası’ çıkışını, İsrail’in belirsizlik politikasıyla bilinen nükleer cephaneliğini, ABD’nin Ortadoğu’ya yığınağıyla ortaya çıkan resmi emekli Amiral Türker Ertürk ile konuştuk.

‘İktidar duygusallaştı ve sert söylemlere başladı’

Türker Ertürk’e göre, Erdoğan yönetimi 7 Ekim’deki Hamas saldırısı sonrası itidalli dururken, bunun arkasında Türkiye’nin ekonomik iflası ve mali arayışlarının yanında bölgede ‘rol beklentisi’ etkili oldu. Seçimlerden önce ‘biz kaybedersek Gazze düşer’ söylemini anımsatan Ertürk, diplomatik arayışların sonuç vermemesi üzerine ‘duygusal söylemlere’ başlandığı yorumunda bulundu:
“Gazze Savaşı’nın başladığı 7 Ekim’de, iktidar çok itidalli açıklamalar yapıyordu. Ama itidalli olmasının nedeni, büyük resmi anlamış olduğu anlamına da gelmiyordu. Ben o dönem söylemiştim. Neden itidalli açıklamalar yapılıyordu? Ekonomik iflas vardı. Para arıyorduk. Paranın kaynağı da Batı. İsrail’in arkasında da Batı ve ABD var. Ve bir rol beklentisi vardı. Yani bu konuda bir rol üstlenmek istiyorlardı. Geçmişte büyük söylemler vardı biliyorsunuz, seçimden önce demişlerdi ki, ‘Biz kaybedersek Gazze düşer’. Peki zaman içinde ne görüldü? Bunlar kazandı Gazze düşüyor. Baktılar ki para bulunamıyor, iflas aşılamıyor ve rol verilmiyor. Hatta başlangıçta çevremizde bir mekik diplomasisi icra edildi, Türkiye’ye uğrayan olmadı. Kahire’ye gidilemedi bile zirveye. Gerçi zirve de fos çıktı. Bir hayal kırıklığıydı. Aynı şekilde Riyad’daki zirve de hayal kırıklığıydı. Ve bu sıkıntı içinde iktidar duygusallaştı ve sert söylemlere başladı. Çünkü hem seçim öncesi kendi mahallesine bir şeyler söylemek zorunda hissediyordu kendisini hem de bir İslam dünyasında bir şekilde Erdoğan’ın algısı da var, bunu da inkar etmeyelim. Bunun gereği de hissedilince başladılar sert mesajlara.

‘İsrail’in atom bombası meselesi yeni bir şey değil ki’

Ertürk, Erdoğan’ın İsrail’in elindeki nükleer silahlara işaret ederek ‘sıkıysa açıkla’ söylemini konu dünyaya mal olduğu için şaşırtıcı bulduğunu belirtti. Erdoğan’ın bu meseleyi Almanya’ya da yöneltmesi gerektiğini söyledi:
“Ben esasında Sayın Erdoğan’ın ‘Atom bombası var mı? Yok mu? Sıkıysa açıkla. Açıklayamaz’ sözlerine çok üzüldüm. Ne için? Bu esasında yeni bir şey değildi ki. Ben kısa sürede yazı yazamam normalde. Bir saat içinde toparladım. Peki neden biliyor musunuz? Ben bu konuya dersimi 11 yıl önce çalışmıştım. Yani 11 yıl önce ben bu konuya çalıştım, bu konuyu yazdım, ekranlarda anlattım. İktidar, en ufak bir ilgi göstermedi. Yarın Almanya’ya gidecek. Bence Olaf Scholz’a şu soruyu sormalı: ‘Siz ne için İsrail’e ikinci darbe yeteneği kazandıran, nükleer başlıklı füze atabilen denizaltılar yaptınız’ diye sorabilecek mi acaba? Bu sadece Netanyahu’ya sormakla olmaz.”

‘Sizin bunu BM platformunda, NATO’da dile getirmeniz lazım’

İsrail’in nükleer cephaneliğine dair tam 11 yıl önce yazdığı yazılara atıfta bulunan Ertürk, Ankara’nın 2007’de Suriye’nin nükleer santral inşaatını bombalayan İsrail uçaklarına hava sahasını açtığını hatırlattı. Ertürk hal böyleyken bugün bu şekilde nükleer silah sorgusu yapıldığına işaret etti:

“İsrail’in nükleer güç olması yeni bir şey de değil. Uzun zamandır süregelen bir şey. 500’ün üzerinde nükleer silahları var. İsrail’in Antalya kadar sahil şeridi yok. Ortadoğu’da biz dahil kimsenin nükleer silahı yok. Bunu İsrail’in savunma endişeleriyle açıklayabilmek mümkün değil. O zaman siz devlet değilsiniz. Bakın Silahlı Kuvvetler’den istifa ederek ayrılmış bir ameral bir çalışma yapıyor, ‘İsrail’in Negev Çölü’nde, Dimano’da böyle tesisleri var. Nükleer silahları barındırıyor ve üretmeye devam ediyor’ diyor. Sonra da Almanya’da Dolphin sınıfı denizaltılar yapıldığını söylüyor. Sizin ne yapmanız lazım? Bunu dile getirmeniz lazım. Nerede? BM platformlarında, NATO platformlarında. Siz hiçbir şey yapmıyorsunuz. İktidarın sicili kötü derken, sıradan bir söz değil bu.

2007'de ne yapıyorlar biliyor musunuz? Suriye’de barış amaçlı, enerji üretimi için inşa edilmekte olan bir santrali vardı. İsrail buraya F-16’larla taarruz edip imha etti. Nasıl bir imha biliyor musunuz? Akdeniz’e seyredip Türk karasularına giriyorlar. Türk hava sahasına giriyorlar, oradan Suriye’ye. Sen ne yapmışsın? Müslüman ülkeyi bombalayan İsrail’e yardım etmişsin. Bugün de bu silahların neden olduğunu soruyorsun. Bu, devlet anlayışıyla bağdaşabilecek bir şey değil.”

İsrail’in nükleer tesisini Kürecik’teki radarlar vasıtasıyla koruyorlar’

Ertürk, İsrail’in nükleer tesislerinin çok sıkı korunduğunu anımsatırken, bu işte Türkiye’de bulunan Kürecik’teki üsteki radarlara dikkat çekti:
“İsrail’in nükleeri çok gizli, üzerinden uçuşlara bile imkan vermiyorlar. 1967’deki Altı Gün Savaşları sırasında İsrail, oranın üzerinde yanlışlıkla uçan kendi savaş uçağını bile düşürdü. Bu bölgeyi yani Dimona bölgesini Demir Kubbe, Hawk, Patriot her türlü hava savunma sistemleriyle koruyorlar. Ve aynı zamanda Doğu Akdeniz’de, Körfez’de ve Kızıldeniz’de de var. ABD’nin destroyerleri ve kruvazörleri var. Bunlar vasıtasıyla bu tesisleri koruyorlar. Peki bu tesisleri korurken, bunlara bilgiyi veren yerlerden birisi ne biliyor musunuz? Bizim Kürecik’teki radarlar. Siz bunları yok sayacaksınız, milletin aklıyla dalga geçeceksiniz, sonra İsrail’in silahlarını konuşacaksınız.”

‘Bu söylemlerin ve duygusallığın akan kana da faydası yok, Türkiye’ye de zarar veriyor’

Bu söylemlerin Gazze’de akan kanın durdurulmasına faydası olmadığı görüşündeki Ertürk, Erdoğan yönetiminin uluslararası mali sermayeden para arama çabalarının da bu çıkışlardan zarar göreceği değerlendirmesinde bulundu

“Bakın bu söylemlerin Gazze’de akan kanın durdurulmasına faydası yok. Sadece seçim öncesi iç mesaj. Bir de İslam coğrafyasındaki radikal unsurlara mesaj. Ama bu mesaj uğruna Türkiye, çıkarlarından ve güvenliğinden kaybediyor. Mehmet Şimşek ve Hafize Hanım para için dolaşıyorlar değil mi? Bence dolaşmasınlar, para bulmalarına imkan yok.

Netanyahu’nun, faşizminin, Gazze’deki katliamlarının, etnik arındırma eylemlerinin savunulacak tarafı yok. Ama Yahudi diasporası ve lobisi aşikar iken ve fonlara-paraya hükmetme güçleri çok fazla iken, bu söylemlerin ve duygusallığın hem çözüm için, akan kanı durdurmak için faydası hem de Türkiye’ye zarar veriyor. Bakın zarar verdiğini önümüzdeki günlerde daha da çok göreceğiz.”

‘Gazze’de etnik arındırma veya seyreltme istiyorlar’

Ertürk’e göre, İsrail’in hedefleri Gazze’deki Hamas ve İslami Cihad’ı sürmek hem de etnik arındırma:
“İsrail’in hedefleri neler? İlk önce bunu anlamak lazım. Bir etnik arındırma yapmak istiyorlar. Nihai hedefleri bu. Tamamen yapamazlar, ‘etnik seyreltme’ olur, onu da düşünüyorlar. Ve kara harekatına başladılar. Açık kaynaklara göre 750 bin insan kuzeyde evini barkını terk edip güneye gitmiş. Ne istiyorlar? Bunlar güneye gitsin, Refah Kapısı’nda bir insani dram yaşansın ve Mısır’ı baskıyla zorlasınlar. Tabii Riyad’da bunun önünü kesmeye çalıştılar ama İsrail bir şekilde bunu zorluyor. Sonra Hamas ve İslami Cihat militanlarını, kadrosunu ve komutanlarını sürgüne göndermek istiyorlar. Aynı geçmişte FKÖ ve Yaser Arafat’ı Beyrut’tan Tunus’a gönderdikleri gibi. Rehineleri kurtarmak istiyorlar. Ve uzun dönemde de 7 Ekim öncesi Gazze’ye dönmek istemiyorlar. Bunun için ABD başta olmak üzere istişarede bulunuyor, planlamalar yapıyorlar. Kara harekatı ve sürekli bombalamanın ve coğrafyayı yaşanmaz kılmanın amacı halkı göç ettirmek, etnik arındırma veya seyreltme. Uluslararası kamuoyuna ‘Biz sivil halka zarar vermek istemiyoruz, güneye gitsinler istiyoruz ki Hamas onları kalkan olarak kullanamasın’ diyorlar. Ama esas neden etnik arındırma veya seyreltme.”

‘Türkiye’nin bir şey yapabilme durumu yok. BOP ve Arap Baharı gibi planlarının değirmenine su taşıdığı için…’

Ertürk, Türkiye’nin ABD’nin Arap Baharı gibi projelerine destek vermesi nedeniyle artık jeopolitik hareket alanının daraldığına dikkat çekti. Askeri güçten söz etmeyi de anlamsız bulan Ertürk, ABD’nin caydırıcılık için bölgeye yaptığı yığınağa işaret etti:
“Türkiye bir şey yapabilir mi? Bence Türkiye’nin bir şey yapabilme durumu gerçekten yok. Bir kere jeopolitik hamle yapamaz. Geçmişte bunu yitirdi. Ve coğrafya değişti. Artık 25 sene öncesinin coğrafyası yok. Yani artık İsrail’e dur diyebilecek Irak, Suriye, Libya, Mısır yok. Türkiye, okyanus ötesinden gelen BOP ve Arap Baharı gibi planların değirmenine su taşıdığı için, jeopolitik hamle yapma imkanını kaybetti. Ekonomik gücü yok. Askeri gücü var mı? Karşısında ABD ve ABD’nın donanması nereye geldi? Doğu Akdeniz’e. Bunu yok sayarak ablukayı delme imkanı var mı? Bu da yok.”

‘Türkiye’nin garantörlüğün bırakın İsrail’i Araplar bile istemez’

Ertürk, Türkiye’nin bölgedeki uzun tarih mirasının normal koşullarda arabuluculuk yahut garantörlük için imkan vermesi gerekirken 21 yıllık politikaların bunu tükettiği görüşünde. Ertürk, İsrail’in bile dışında Arap ve İslam dünyasının bunu istemeyeceğini söyledi:

“Özellikle ilk başta Dışişleri Bakanı, garantörlükten bahsetti. Evet Türkiye geçmişi itibariyle, 400 yıl boyunca bu coğrafyada egemen olmuş bir irade olarak çok kolaylıkla arabulucu olabilirdi. Ama Türkiye son 21 yılda bunu tüketti. Taraf oldu. Yani geldiğimiz durum itibariyle ekonomik gücümüz olmadığı için garantör, kolaylaştırıcı veya arabulucu olamayız. Bunu bırakın İsrail’i, İslam dünyası ve Mısır da istemez. Suudi Arabistan da istemez. Çok kötü bir durumla karşı karşıyayız.

Ve ABD bölgeyi takviye etti ve konuşlandı. Kara harekatının başlamasını esasında ABD istemedi. Neden? ABD’nin esas gayesi, savaşın bölgeselleşmeyi engellemesi. ABD, dikkatlerin Ukrayna’dan kaymasını istemiyor. Ama kara harekatı başlayınca dünyadan ve Arap kamuoyundan cazırtılar geleceğini biliyordu. Onun için takviyelerini getirmeye çalıştı. Doğu Akdeniz’de iki uçak gemisi grubu var. Kızıldeniz önemli orada İran’ın vekil güçleri var. Burada bir cephe açılması ihtimalinden korktukları için Kızıldeniz’i ve Körfez’i takviye ettiler. Her şey tamamlandıktan sonra, yani kara harekatı için kritik mühimmat taşındıktan sonra da yeşil ışığı yakıtlar ve İsrail kara harekatına başladı.”

‘Bu davayı İslami eksene taşırsanız, dünya kamuoyunun desteğini alamazsınız’

Arap ülkelerinin Riyad’da dünyaya mesajlar verseler de kendilerinin somut adım atamadığına hatta ellerindeki enerji silahını bile kullanamadıklarına dikkat çeken Ertürk, tek yolun diplomasi ve barışçı eylemleri kullanmak olduğunu belirtti. Ertürk’e göre Gazze ve Filistin meselesinin İslami çizgiye çekilmesi yanlış sonuçlar doğurur:

“Türkiye’nin gerçekten de burada yapabileceği bir şey yok. Bugün burada İsrail’in yaptıklarını engelleyebilecek hiçbir güç yok. Ama Tek bir güç var o da dünya kamuoyu. Eğer barışçıl eylemlerle dünya kamuoyu harekete geçirilebilirse, bunlar ister istemez demokratik hükümetler üstünde baskı unsuru oluşturur. Batı hatta ABD bile istemese dahi rotasında değişiklik yapmak zorunda kalır. Arap ülkeleri de önemli. Oradaki halkları harekete geçirmek önemli. Evet demokratik değiller ama Arap Baharını yeni yaşadılar. Protestoların rejime tehdit olma endişeleri nedeniyle ister istemez Filistin davasına daha çok sahip çıkarlar.

Siz Riyad’da zirve yapıyorsunuz. İsrail’e karşı Batı’dan silah ambargosu istiyorsunuz. Peki elinizde petrol silahı var. 1973’teki gibi ambargo koyabilirsiniz. Peki neden kendi yapabilecekleriniz yapmıyorsunuz. Arap halkları harekete geçirilebilirse, bunlar bile olabilir. Ama nasıl eylemler olmalı? Barışçıl eylemler. Çünkü bu dava, insani bir dava. Bu dava, haklı bir dava. Ama siz bu davayı İslami eksene taşırsanız, dünya kamuoyunun cazibe merkezi olup desteğini alamazsınız. İsrail bayrakları yakarak, radikal İslami söylemler geliştirilerek, bu hedeflere ulaşılamaz.”

‘ABD İran-Hizbullah’ı değil asıl Netanyahu’yu caydırmalı’

Ertürk’e göre, Netanyahu’nun İsrailde siyasi iktidarını sürdürmek için Gazze’de etnik temizlik yapmak ve bölgede savaşı genişletmek istiyor. ABD’nin İran ve vekil güçlerine karşı bölgede caydırıcılık için yığınak yaptığını, hatta Türkiye’ye bile mesaj verdiğini Ertürk, ancak Washington yönetiminin asıl caydırması gereken ismin Netanyahu olduğunu belirtti:

“ABD askeri bu konuşlanmayı niye gerçekleştirdi? Neler var etrafında? İran ve vekil güçleri var; Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da, Yemen’de Kızıldeniz’de. Bunları caydırmak istiyor. Hatta USS Florida geldi. Nükleer başlıklı balistik füze atan bir denizaltı. İkinci darbe özelliği var. İran’a mesaj veriyor. ‘Sakın cephe açmayı düşünme’ diyorlar. ABD’nin bütün gayesi sınırsız destek vermek, kritik mühimmat sağlamak ve İsrail’e cephe açabilecek ülkeleri ve grupları caydırmak. Hatta işin başında Biden’ın bir tehdit mesajı vardı. Bu mesajın gönderildiği yerlerden biri de Türkiye idi. İran ve Nasrallah savaşın büyümesini istemiyor. Mesela Yemen’den kontrol dışı atışlar olabilir. Ama ABD’nin asıl caydırılması gereken Netanyahu. ABD, Netanyahu’yu caydırmak zorunda. Çünkü Netanyahu, asli hedefine ulaşabilmek, yani iki devletli çözümden tamamen vazgeçebilmek, Gazze’de etnik arındırma, hatta savaş bölgeselleşirse aynısını Batı Şeria’da uygulamak gibi hedeflere sahip.

Ürdün bu tehlikenin farkında, o yüzden hamlelerini yapmaya çalışıyor. Bakıyorum Suriye’yi vurarak ve Hizbullah’ı sınırda taciz ederek esasında Netanyahu işi büyütmeye çalışıyor. Biliyor ki siyasi ikbali için savaşın devam etmesi ve büyümesi gerekiyor. Muhalefet onun yargıya karşı yaptığı operasyonlar ve demokrasiye karşı katledici girişimlerine karşı savaş var diye suskun. Savaş bitince tekrar eylemlere başlayacaklar. Biliyorsunuz yolsuzluk suçlamaları da var. Bunları kapatması için savaşı büyütmesi ve sürdürmesi lazım. Netanyahu, kışkırtıcı eylemler yapıyor. O yüzden ABD hedefini İran-Hizbullah’a değil, Netanyahu’ya doğrultmalı. Eğer Netanyahu kontrol edilemezse savaş bölgeselleşir. Bu da hem bölgemiz için hem de yerküremiz için iyi gelişmelere neden olmaz.”

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала