00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
09:31
9 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:05
114 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
GÜNDEM DIŞI
Serhat Sarısözen'le Gündem Dışı 1. bölüm
16:05
51 dk
HABERLER
17:00
5 dk
GÜNDEM DIŞI
Serhat Sarısözen'le Gündem Dışı 2. bölüm
17:05
54 dk
HABERLER
18:00
5 dk
HABERLER
07:00
5 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
10 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
9 dk
HABERLER
12:00
5 dk
GÜN ORTASI
İstanbul kirada Avrupa’nın lideri
12:06
84 dk
HABER MASASI
Selin Yazıcı, Aslı Kahveci ve Serkan Baştımar'la Haber Masası
13:30
35 dk
YENİ ŞEYLER REHBERİ
Akıllı şehirlerin atık yönetimleri
14:05
55 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
15:00
1 dk
EKONOMİ PANORAMA
Erdal Kaplanseren'le Ekonomi Panorama
15:05
55 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
16:00
1 dk
EKSEN
Ceyda Karan'la Eksen
16:01
89 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
17:30
1 dk
TARİHTE BUGÜN
Psikanalizin babası bugün doğdu
17:38
3 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
18:00
1 dk
TARİHTE BUGÜN
1968 Devrimci Hareketi: Üç fidan darağacına nasıl yürüdü?
18:29
13 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
19:00
1 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

Prof. Ünal: İsrail’e bu kadar ağır zayiat verdirdiğinizde hiçbir hükümet bu işi sineye çekemez

Ceyda Karan'la Eksen
Abone ol
Prof. Hasan Ünal’a göre, İsrail’e yönelik saldırı Hamas’ın 'Hizbullahvari etkinliğinin işareti'. Ağır zayiat alan İsrail’in bunu sineye çekmeyeceğini belirten Ünal, geri planda görülen İran’ın ise ‘kolay lokma’ olmadığını vurguladı. Ünal, Ankara’nın bu krizde arabulucu olamayacağı görüşünde.
İsrail, Yom Kippur savaşının 50’nci yılında Hamas öncülüğündeki Filistinli grupların Gazze’den saldırıya geçmesiyle can evinden vuruldu. Yüzlerce Filistinli İsrail kontrol noktaları, sınır kapılarına dayanıp buldozerlerle duvarları yıkarken, paramotorlar ile havadan İsrail’e sızdı. Yüzlerce füze ile İsrail’in Aşkelon, Tel Aviv gibi şehirleri hedef alındı. Pek çok İsrail askerinin öldürüldüğü saldırının videoları yayınlanırken, Gazze sınırı yakınlarında 13 yerleşim basılarak siviller rehin alındı. Bazı Filistinli saldırganların Gazze yakınlarındaki tekno müzik konserinin düzenlendiği alana yaptıkları baskın ve silahsız sivillere muameleri de büyük tepki yarattı.
Hamas’ın ‘Aksa Tufanı’ adını verdiği operasyonun ardından İsrail’in ‘Demirden Kılıçlar’ operasyonu başlatıldı. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu abluka altındaki Filistinli sivillere Gazze’yi terk etmeleri resti çekerken, İsrail uçakları Gazze Şeridi’ne halı bombardımanı düzenlemeye başladı.
Hamas baskınında İsrail tarafındaki can kaybı 1000’i bulurken, sayısı bilinmeyen ama yüzlerle ifade edilen İsrailli sivil rehin tutuluyor. İsrail’in intikam saldırılarında ölen sivillerin sayısı da 500’ü aşmış durumda.
İsrail istihbaratı ve ordunun böylesi bir baskın karşısındaki zaafiyeti ise herkesi şaşkına çevirdi. İsrail yönetimi ‘savaş durumuna’ geçerken, Netanyahu misillemelerinin ‘Bütün Orta Doğu’yu değiştireceği’ restini çekti. Lübnan Hizbullah’ı da alarmda. Gerilimin bölgesel bir savaşa dönüşmesi kaygıları var.
Gelişmeleri ve bölgedeki duruma etkilerini Başkent Üniversitesi’nden Prof. Hasan Ünal ile konuştuk.

‘Hamas da bu düzene girdi; Hizbullahvari bir örgüte dönüştü’

Prof. Hasan Ünal’a göre, İsrail’in büyük istihbarat zafiyeti dikkat çekiyor. Filistin direniş ekseni ile birlikte İran’a yakın bir çizgide konumlanan Filistin İhvan’ı Hamas’ın basit bir örgüt modelini terk ettiğini söyleyen Ünal, Filistinli savaşçıların 2006’da İsrail’i mağlup eden Hizbullah modelini benimsediği görüşünde:
“Birincisi hakikaten burada İsrail’in cidden büyük bir istihbarat zaafiyeti var. Düşünelim, 2018’den beri kendilerini ‘Direniş Ekseni’ diye tanımlayan, merkezinde Hizbullah’ın olduğu fakat başında İran’ın bulunduğu, aynı zamanda Hamas’ın da daha önceki yıllarda Suriye krizi başlangıcında Türkiye’nin baskılarıyla Suriye’yi bırakıp Türkiye-Katar eksenine gelmes, sonra bir şey elde edemeyip geri İran eksenine dönmeleri, Suriye ile yumuşamaları tamamlandıktan sonra, yani 2018’den beri Hamas yoğun bir şekilde işin içindeydi. Sadece Hamas demeyelim, belki Gazze’deki bütün direniş örgütleri. Bunların en güçlüsü Hamas ve El-Kassam Tugayları. Buradan hareketle şunu diyebiliriz: Bunlar yoğun faaliyet içerisindeydi. Hizbullah, Arap dünyasının belki de İsrail’e karşı ortaya çıkardığı en başarılı organizasyon. Ne bir gerilla örgütü ne bir düzenli ordu; fakat İsrail’in her türlü saldırısına en başarılı karşı koyan yapılanma. İsrail 2006’da Hizbullah’ı yok etmek istedi ama tabiri caizse Hizbullah, İsrail’i perişan etti. Ve orada yeteneklerini de ortaya koydular. İsrail savaş uçaklarını ve helikopterini, savaş gemilerini vurabildiklerini, çok sayıda tankı tahrip ettiğini gördük. O tarihten beri Hizbullah füze yeteneklerini geliştiriyor. Öte yandan Hamas da bu düzene girdi; Hizbullahvari bir örgüte dönüştü. Çünkü önceleri Hamas canlı bomba organize eden, zaman zaman ayaklanma yapan ama hiçbir zaman Hizbullah gibi İsraille cephede, bu 7 Ekim’de yaptığı gibi saldırılar yapabilen bir örgüt değildi.”

‘Kendine çok güvenen devletler bu tip hatalar yaparlar’

Ünal, saldırının Yom Kippur savaşının 50’nci yılına denk geldiğini anımsatırken, İsrail’in tıpkı 1973’te olduğu gibi ağır kayıplar verdiğini, fakat bu kez farklı olarak kendi topraklarını ilk kez kaybettiğini söyledi:
“7 Ekim’deki saldırının bir ilginç yanı daha var. Hizbullah bile İsrail’e saldırmadı. Yom-Kippur Savaşı belki de İsrail’in en çok zorlandığı ve ilk defa ‘Beni yok edecekler, denize dökecekler’ diye korktuğu, 1973’teki Arap-İsrail savaşıydı. Orada Mısır ve Suriye ilk defa senkronize bir atakla, İsrail’e 1967’de kaybettikleri bütün toprakları bir iki günde geri almayı başardılar. O da enteresan bir olay. O da 1973’te 7 Ekim’de olmuştu. Yom Kippur savaşında bile İsrail, bir günde 1317 civarı kayıp verdi. Üç haftalık savaşta toplam kaybı 2 bin 600’lerde. Şimdi burada Hamas gibi bir örgütün 1-1.5 günde İsrail’e 700 civarında kayıp verdirmesi, yüzlerce insanın kayıp olması ve bir kısmının esir alınması daha önce hiç olmadı. Bu ilk defa oluyor. Eylemin türü Hizbullah’ı gösteriyor, ona benziyor. Demek son üç-dört yıldır ciddi bir yetenek geliştirmişler. Buradaki soru şu; nasıl olur da bu çabaları İsrail görmemiş olabilir? Bu birkaç şeyle izah edilebilir. İstihbaratçılar daha iyi anlar, biz fanilerin bilebileceği bir alan değil. Fakat benim görüşüm şu: Kendine çok güvenen devletler bu tip hatalar yaparlar. İsrail’in istihbarat yeteneklerini, sınırdaki güvenlik güçlerinin zaaflarını, Demir Kubbe’yi takip ediyorlar belki de. Dolayısıyla anlaşılan Hamas ev ödevini çok iyi yapmış.”

‘İsrail’e bu kadar ağır zayiat verdirdiğinizde sorun şu; İsrail’deki hiçbir hükümet bu işi sineye çekemez’

Ünal, Netanyahu’nun “Hamas’a yanıtımız Ortadoğu’yu değiştirecek” restinin hedefinin İran olabileceği görüşünde. İsrail’e bu denli ağır bir zaiyat verdirilmesinin yanıtsız kalmayacağını belirten Ünal, Gazze’ye yönelik bir kara harekatı halinde gelişmeleri Hizbullah’ın yanıtının etkileyeceği değerlendirmesinde bulundu:
“2006’da bölgeyi takip eden insanlar ‘Hizbullah gibi bir Hamas ortaya çıkarsa ve biri güneyden biri kuzeyden İsrail’i füze yağmuruna tutsa, İsrail’in başı çok ağrır’ demişti. İsrail’e bu kadar ağır zaiyat verdirdiğinizde sorun şu; İsrail’deki hiçbir hükümet bu işi sineye çekemez. Onlar da Gazze’ye bir harekat yapmalılar. Netanyahu’nun açıklamalarının birinde tam olarak şu ifade vardı: ‘Bu işin başında İran var. Bu işleri başımıza açan İran ve bunu çok ağır bir biçimde ödeteceğiz’ diyordu. Şimdi doğru olabilir. İran bu örgütlere destek verdiğini inkar etmiyor. En son Direniş Ekseni içindeki örgütler ve İran, İsrail’in 25 yıl içinde yok edileceğini söylediler. Demek ki bayağı bir çalışma yapıyorlar. Buradan hareketle acaba İran’ın üstüne mi gidecekler? Şöyle de olabilir: Eğer İsrail, Hamas’a karşı Gazze’ye çok kapsamlı bir kara harekatı yaparsa İsrail kamuoyu büyük bir zaiyatı göze alamaz. İsrail açısından çok büyük zaiyata da sebep olur. Karşı tarafta da olur ama onlar zaiyat vermeyi göze alarak geliyorlar. 1973’te de öyle olmuştu. 2006 Hizbullah-İsrail Savaşı’nda da öyle oldu. Zaiyat arttıkça İsrail hükümetleri çekinir bu durumdan. Öte yandan bir şey yapmaları lazım. Burada bir tıkanmışlık var. Büyük bir kara harekatı yaparlarsa Hizbullah, kuzeyden İsrail’e saldırır mı? Hizubullah’tan böyle bir açıklama geldiğine göre İran onayladı demektir. İran’a rağmen veya İran bilmiyormuşçasına hareket edebilirler. Ama herkes İran’ın onayı olduğunu kabul edecek.”

‘Belki buraları da bahane ederek Ukrayna’yı satışa getirebilirler’

Türkiye’nin gelişmelerden ‘fırsat çıkararak’ Suriye operasyonlarına yoğunlaşabileceği görüşündeki Ünal, diğer yandan ABD’nin bölgeye daha fazla girmesi gibi bir sonucun ortaya çıkması riskine atıf yaptı. Prof. Ünal’a göre bir başka sonuç, Biden yönetiminin Ukrayna’da yenilgiyi kabul edip bahane üretmesi:
“Türkiye buradan fırsat çıkarabilir, kendi işine yoğunlaşabilir. Suriye’ye yapılan operasyona yoğunlaşabilir. Amerika’nın İsrail’deki meşguliyeti, bize bu tarafta daha geniş alan sağlar. Zaten çoğu zaman Amerika’ya rağmen yapılıyor bu operasyonlar. Burada elimiz serbestleşir diye düşünüyorum. Ama Amerika’nın bölgeye bu denli geliyor olması da hoş bir şey değil. Bu beraberinde şunu da getirir: Amerika bu bölgeye tekrar gelecekse, ki gücünü azaltma eğilimindeydi, Çin’e yöneleceklerdi. Bir kere Ukrayna savaşında yenilgiyi kabul ettiklerinin resmi çıkar. Belki buraları bahane ederek Ukrayna’yı satışa getirebilirler. Çünkü Ukrayna’da bir şey yapamayacaklarını görüyorlar ama bir yandan yardıma devam ediyorlar. O yardım artık bir yolsuzluk hikayesine döndü. Ne kadarı Ukrayna’ya gidiyor? Amerikalı silah şirketlerinin kasasına gidiyor o paralar, oradan da o şirketlerin beslediği kişilerin cebine gidiyor. Dolayısıyla burada böyle yan etkilerinin olması muhtemel.”

‘İran öyle kolay bir lokma değil Irak gibi’

İran’ın ‘kolay lokma olmadığını’ da belirten Hasan Ünal, Tahran’ın elindeki uzun menzilli füzelere atıfta bulundu. Ünal, İsrail’in elinde nükleer silah bulunsa bile bunları kullanmasının yaratacağı olası sonuçlara da atıf yaparken, her koşulda önümüzde zorlu senaryolar bulunduğu görüşünü dile getirdi:
“Bir de İran’ın üzerine çullanmaları o kadar kolay değil. İran öyle kolay bir lokma değil, Irak gibi yutulması mümkün bir lokma değil. İran’ın elinde çok ciddi füze sistemleri var. İsrail’in her noktasını, nükleer santrallerini de vurabilecek durumdalar. Ama Netanyahu çok kapsamlı bir şey yaparak kamuoyuna kendisini tekrar kabul ettirecek bir hale gelmezse, o zaman siyasi sonu gelir. Bu iş 1973 Yom Kippur Savaşı sonuçları gibi etkiler de yaratabilir. İsrail 1973’ün ilk günlerde Arap ordularının gösterdiği o başarıdan o kadar korkmuş ve çekinmişti ki, o tarihe kadar ABD bile ‘Barış yapalım’ dediğinde Araplar ile görüşmeyi reddediyordu. Ama 1973’te Arap tarafı iyi bir senkronize ve profesyonel saldırı ile İsrail’i yok edebilirler korkusu başladı. İsrail’de nükleer silah var ama, kalkıp kullanacak mısın? Bütün Filistinlileri yok mu edeceksiniz? Bir de bu nükleer silah öyle bir şey ki, Gazze’ye atınca İsrail halkını da riske sokmuş olursunuz. Taktik nükleer silah kullanın, ne kullanırsanız kullanın… İran’ın henüz nükleer başlığı yoksa, kimyasal silahlarla dolu füzeleri yığar üzerinize. Yani korkunç şeyler olabilir. Bütün bu korkunç senaryolar bunların yaşanmamasını gerektiriyor. Ama İsrail bu kadar büyük kayıplar verdikten sonra hangi hükümet olsa sineye çekmez. Neler olacağını göreceğiz, çok zor bir senaryo.”

‘İsrail’le ilişkileri sıkıntılı olan Yunanistan şimdi ABD’den bile fazla destek açıklaması yapıyor’

Prof. Ünal’a göre yakın tarihe kadar hep İsrail ile ilişkileri sıkıntılı olan Yunanistan’ın bugün verdiği destek dikkat çekici. Bu tutumun arkasında ise Doğu Akdeniz denklemi var:
“Türkiye’nin açıklamasına ve politikasına gelince: Türkiye’nın açıklamasını ve politikasını başka aynalara bakarak da takip edebiliriz. Yunanistan tarafı, İsrail’e tam destek veriyor. Yunanistan tarihinde ilk defa bu oluyor. Normalde Yunanistan-İsrail ilişkileri hep sorunluydu. Kültürel sorunlar vardı ve belki daha önemlisi, Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin iyi düzeyde olması, Yunan hükümetleri ve elitlerini daha Filistin yanlısı, daha Arap yanlısı bir çizgide tutardı. Bizim için de önemli olan, İsrail ve Mısır ile ilişkileri iyi bir noktada tutup, Doğu Akdeniz’de bu iki önemli ülkeyi Yunanistan’ın müttefiki yapmamaktı. Aynı zamanda diğer Arap ülkeleriyle de ilişkilerimizi geliştirebiliyorduk. O çizgi bir ara kayboldu. Son 12 yılda ben de eleştiren tarafta oldum. Şimdi Türkiye’nin tam o ilişkileri düzelttiği bir noktada, bir yandan Sisi ile el sıkışıp bir yandan Netanyahu ile iyi görüntüler verip Türkiye’ye davet ettikten sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın örneğin İsrail’i aşırı cümlelerle kınayan bir şeyler söylemesini veya Dışişleri’nin böyle bir açıklama yapmasını bekliyor Yunanlılar. Onu bekliyorlar ki ‘Zor gününüzde tamamen sizden yana olduk’ diyecekler. Şu anda Amerika kadar belki daha fazla İsrail’e destek açıklamaları yapıyorlar.”

‘Mesela Filistin’de bu kadar kan akıyor ama Kıbrıs’ta akmıyor. Çünkü 1974’ten beri Kıbrıs’ta iki devlet var’

Prof. Ünal’a göre Erdoğan’ın iki devletli çözüm vurgulu açıklamaları yerinde. Bunun tüm dünyanın tutumu olduğunu anımsatan Ünal, Türkiye’nin tanınmasa bile Kıbrıs’taki iki devletli yapıyı kan akmasının durdurulmasına örnek göstererek KKTC varlığını anlatma fırsatı elde edeceği değerlendirmesinde bulundu:
“Osmanlı vurgusunu bir kenara bırakırsak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasında bir sorun yok. Bizim iki devletli çözümü dile getirmemiz lazım. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı’nın dile getirmiş olması yerinde. Çünkü nasıl bir ateşkese ulaşılacaksa artık, dünya şu noktaya gelecek: ‘Bu Filistinlilere bir devlet vermeden ve bu devletin sınırlarını doğru dürüst belirlemeden bu işin barışçıl bir noktaya ulaştırılması mümkün değil’. Birçok ülkenin açıklamasında iki devletli çözüm vurgusu vardı. Bunu vurgulamak aslında şunu da getiriyor. Mesela Filistin’de bu kadar kan akıyor ama Kıbrıs’ta akmıyor. Çünkü 1974’ten beri Kıbrıs’ta iki devlet var. Biri uluslararası tanınmayı korsanlıkla elde etmiş diğerinden bu tanınma esirgenmiş olsa da iki devlet var. Demek ki bu tür sorunları çözmenin yolu bu. Başka çaresi yok. O yüzden bizim bir yandan bu dengeli çizgiyi sürdürüp, bir yandan iki devletli çözüme vurgu yapıp aynı zamanda bu çözümün Kıbrıs için de geçerli olduğunu, Filistin’de yaşananların Kıbrıs’ta neden yaşanmadığını anlatmamız lazım.”

‘Türkiye’nin arabuluculuk yapacağı bir şey yok burada’

Prof. Ünal, bu krizde Türkiye’nin arabuluculuk yapamayacağını söyledi. Bu işi Mısır’ın üstleneceği değerlendirmesini yapan Ünal, 'Ankara’nın bir dönem Davutoğlu’nun aşırı girişimleriyle Ortadoğu’yu tamamen Türkiye’nin aleyhine çevirdiği günlere hiç ihtiyaç olmadığı' görüşünde:
“Arabuluculuğa gelince… Türkiye’nin arabuluculuk yapacağı bir şey yok burada. Çünkü Hamas ve militan gruplarla en yakın teması olan İran’dan sonra, belki İran’dan fazla Mısır var. Katar galiba o bağlantıları bıraktı. Onlar aralarında bir şey kuracaktır, bunu da büyük ölçüde Mısır üstlenecektir. Benim görüşüm şu: Biz, Mısır’ın ve Arap ülkelerinin bu konuda Filistinlilerin meşru hakları temelinde ortaya koyacakları politikaya siyasi destek vermeliyiz. ‘Bu doğrudur, bir Filistin devleti olmadan sorunun çözümü mümkün değildir’ demeliyiz. İsrail o kadar aşırıya gitti ki... Bu tarafta Filistin yönetimi var. Başında Mahmut Abbas var. Gayet ılımlı bir isim. ‘Siz bununla da uzlaşmıyorsunuz. E siz kimle uzlaşacaksınız ey Netanyahu’ demek lazım. Aşırı sağ o da. Yani bunun sonu ne? Filistinlilerin hepsini öldürecek misiniz? Yok mu edeceksiniz? Nükleer silah mı kullanacaksınız? Bu mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye’nin bence burada yaptığı doğru. Bir adım sonrasına gidildiğinde, istenmeyen bir sürü dehlizlere girme mecburiyeti olur. O da bizi daha önce Ahmet Davutoğlu’nun aşırı girişimleriyle Ortadoğu’yu tamamen Türkiye’nin aleyhine çevirdiği günlere götürür. Hiç bunlara ihtiyacımız yok.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала