00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
4 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
5 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
9 dk
HABERLER
12:00
5 dk
GÜN ORTASI
12:05
84 dk
HAFTANIN KEYFİ
14:05
44 dk
HABERLER
15:00
5 dk
SPOR BÜLTENİ
15:30
5 dk
HABERLER
17:30
10 dk
HABERLER
18:00
11 dk
HABERLER
19:00
9 dk
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
07:30
7 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:05
114 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
5 dk
HABERLER
18:00
6 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'Doların hakimiyeti tamamen sona erer diyemiyoruz ama genel eğilim varlığını hissettiriyor'

'Doların hakimiyeti tamamen sona erer diyemiyoruz ama genel eğilim varlığını hissettiriyor'
Abone ol
Prof. Kozanoğlu'na göre doların hegemonyasını sarsmak kolay görünmese de dünyada genel eğilimin varlığı hissediliyor. Para birimleri ‘r’ ile başlayan BRICS üyelerinin yeni para birimi tartışmasına atıf yapan Kozanoğlu, jeopolitik gerilimler olmasa bile zamanla doğal akışı içinde doların eskisi kadar ağırlığını korumasının zor olduğu görüşünde.
ABD yönetiminin ‘tek süper güç’ olarak kalmak üzere giriştiği mücadelede son dönemde en büyük tartışma başlığı ‘doların hakimiyeti’ üzerinden kopuyor. Dünya çapında rezerv para birimi olarak doların hegemonyası kısa sürede sona erecek gibi görünmese bile bir ‘yaptırım silahına’ dönüştürülmesi pek çok ülkeyi alternatif arayışlara itiyor.
Özellikle gelişmekte olan ülkeler kendi aralarında yerel para birimlerinden ticareti artırmak için kolları sıvarken, başta Çin Halk Cumhuriyeti’nden olmak üzere Amerikan devlet tahvillerine olan tutumda dikkat çekici değişimler gözleniyor. Çin’in dünya çapındaki ekonomik etkinliğini artırması sonucunda Çin parasının etkinliği de dikkat çekiyor.
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS blokuna katılmaya hevesli ülkelerin sayısı artarken, dikkatler Brezilya’nın eski lideri Dilma Rousseff’in başına geçtiği Yeni Kalkınma Bankası’nın faaliyetlerine çevrildi. Bir BRICS para birimi oluşturulmasından da söz ediliyor.
Gelişmeleri Prof. Hayri Kozanoğlu ile konuştuk.

‘Rusya’nın SWIFT ödeme sistemi dışına çıkartılması, ülkeleri tekrar düşünmeye davet etti ve bunun sonuçlarını yaşıyoruz’

Prof. Hayri Kozanoğlu’na göre ABD dolar sayesinde dünyada ekonomik gücünün en tepeside bir ağırlığa sahip. Bunun temelinin Bretton Woods’un ardından tesis edilen dolar hakimiyeti olduğunu belirten Kozanoğlu, son dönemde yaşanan değişikliklere atıfta bulundu:
“Lula diyor ki ‘Niye bütün işlemlerimizde dolar kullanıyorsunuz, niye dünyada dolar bu kadar egemen?’ Bunu tarafsız şekilde ekonomi mantığı içerisinde düşünürsek, Amerika yaklaşık dünyadaki üretimin yüzde 50’si civarını yapan bir ülke. Ama buna karşılık doların dünyadaki ağırlığı bundan çok fazla. Bu konuda en yetkili kurum uluslararası ödemeler bankası, üç yılda bir döviz anketini yayınlıyor. O ankete göre dünyada yapılan işlemlerin, döviz alım satımlarının yüzde 88’inin bir ayağı Amerika. Bu şu anlama geliyor, 200’ün yüzde 88’i. Örneğin TL satıp da dolar alırsanız da bu istatistiğe giriyor veya dolar bozdurup euro alırsanız da... Ama Amerika’nın ekonomik gücünün en tepesinde bir ağırlığa sahip olduğu ortada. Bunun tarihsel kökeni, 1945’te Bretton Woods anlaşmasıyla bir anlamda yeni dünya düzeninin köşe taşları konurken, Amerikan doları ile altın arasında bir bağ kurulmuştu. Yani altın getirdiğinizde dolar, dolar getirdiğinizde altın alabiliyordunuz. Bu 1971’e kadar devam etti. 1971’de değişik nedenlerle ama en önemlisi Vietnam savaşı bunun yol açtığı açıklar. Amerika bu sistemi devam edemeyeceğini fark etti ve Bretton Woods sistemi çöktü. Doların hakimiyeti o günden bu yana devam etti. Bu sürekli tartışılan bir konu oldu. Ama 2022’de Rusya’nın Ukrayna işgali sonrasında uygulanan yaptırımlar, özellikle Rusya’nın yurtdışındaki varlıklarına el konması, Rusya’nın SWIFT ödeme sistemi dışına çıkartılması, ülkeleri tekrar bu konuda düşünmeye davet etti ve bunun sonuçlarını yaşıyoruz.”

‘Dünyada da bu genel bir eğilim olarak kendini hissettiriyor’

Rusya’nın Ukrayna müdahalesiyle değişen koşullara atıfta bulunan Kozanoğlu, ülkelerin ödeme sistemlerindeki dolar varlığını peyderpey azaltmalarına dikkat çekti. Türkiye’de bu sürecin Rahip Brunson krizi sırasında ABD’nin Ankara’yı ‘cezalandırma’ tehdidinin tetiklediğini anımsatan Kozanoğlu, ABD devlet tahvillerinde azalmaya da dikkat çekti. Kozanoğlu en son Çin ve Arjantin arasındaki anlaşmaya atıfta bulundu:
“Ülkeler kendi rezervlerinde ödeme sistemlerindeki dolar varlığını peyderpey azaltmaya başladılar. Türkiye’de bu daha önce görülen bir eğilimdi. Özellikle 2018’de Rahip Brunson krizi sırasında yani Amerika ile gerilimlerin yapıldığı, Trump’ın ‘Sizi cezalandırırım’ diye tehdit ettiği dönemde Türkiye rezervleri içerisinde dolar varlıklarını, Amerikan devlet tahvillerini zaten azaltmaya başlamıştı. Dünyada da bu genel bir eğilim olarak kendini hissettiriyor. Her geçen gün yeni gelişmelere tanık oluyoruz. Bu haftanın gelişmesi, Arjantin Çin ile bir anlaşma yapmış. Arjantin ithalatının 1 milyar dolarından fazlasını yuan cinsinden yapacak ve her ay 700 milyonla bir milyar dolar arasında bir ihracat, dış ticaret hacmi oluşacak. Bu da en son gelişme. Zaten hep ekonomiyle politikanın iç içe geçtiğini söyleriz. Son zamanlarda Arjantin, Türkiye ile çok karşılaştırılan, döviz rezervi sıkıntısı yaşayan bir ülke. IMF ile bir anlaşma imzalamış durumda. Çin böyle bir eylemi teşvik ediyor. Muhtemelen dış ticarette kredi açacak, böylece kendi rezervlerini tüketmeden Arjantin ithalatını yapmış olacak. Ama dolar hakimiyetinde bir parmak azalmaya işaret eden yeni bir olayı bu hafta okumuş olduk.”

‘İki eğilim arasında gidip gelen dünyada bir arayış var’

Kozanoğlu, ABD dolarının dünyadaki ağırlığının 2000’lere girerken yüzde 70 civarındayken, bugün yüzde 59 oranında olduğunu söylerken, ‘alışkanlıklar’ dahil olmak üzere bir dizi faktörle Washington’a avantaj sağlayan bu modelin değişmesinin kolay olmayacağını işaret etti. Ancak Kozanoğlu, Çin’in dünyadaki ağırlığının artması ve yuan temelinde ödemelerin daha yaygınlaşma eğiliminin belirgin olduğunu da vurguladı. Çin finans sisteminin kontrollü olmasının yuan tutmadaki tereddüdü artırdığı görüşündeki Kozanoğlu, “Bu iki eğilim arasında gidip gelen dünyada bir arayış var” dedi:
“Alışkanlıklar var. Bir kriter olarak dolar herkes tarafından kolay algılanıyor. Bu çok kolay değişmez. Dünyada silah ve uyuşturucu ticareti, fuhuş bunlar nakit bazda yapılıyor ve küresel anlamda genellikle dolar ödemesiyle sonuçlanıyor. Bu da Amerika’ya hem para basarak dış ticaret, cari işlemler açığı vermek imkanı tanıyor. Hem de elinizdeki para kadar enflasyon oranına paralel olarak avantaj sağlarsınız. Yani dünyada dolaşan 500 milyar dolar varsa, enflasyon da yüzde 10 civarında seyrediyorsa, dünyadaki son iki yılın hikayesi bu, Amerika açıktan 50 milyar dolarlık bir avantaj sağlar. Bunları kolaylıkla terk etmek istemiyor. Diğer taraftan bir paranın çok istenir olması, çok değerlenmesi de dış ticaret açısından çok cazip değil, bunu da makul bir noktada tutmak gerekir. Bunlar arasında dünya gidip geliyor. Şu anda dünyadaki döviz rezervleri içinde doların ağırlığında bir gerileme olsa da hala yüzde 59 oranında. 2000’li yıllara girerken yüzde 70 civarındaydı. Bir dönemler yüzde 80’di ama hala yüzde 50. Dünyada kabataslak şöyle bir değerlendirme var. Dünyadaki işlemlerin, rezervler olsun, dış ticaretteki ödemeler olsun, dış borçlardaki ağırlıklar olsun, 60-20-5-5-10 gibi bir şeyden bahsediliyor. Yüzde 60’ını dolar, yüzde 20’sini euro oluşturur. Yüzde 5’i Japon Yen’i, yüzde 5’i Britanya poundu ve yüzde 10’u geri kalan olmak üzere ama burada en belirgin Çin’in dünyadaki ağırlığının artması ve yuan temelinde ödemelerin daha yaygınlaşma eğilimi. Çünkü Çin dünyanın bir numaralı ihracatçısı haline geldi. 3 bin 600 milyar dolarlık yıllık ihracatı var. 2750 milyar dolarlık da ithalatı var. Elinizde herhangi bir nedenle yuan olursa Çin’den mal ve hizmet almaya harcayabilirsiniz. Bu sadece mali bir şey değil mal ve hizmet olarak karşılığı da var. İster istemez bu yuan’ın ağırlığını arttıracak. Buna karşı Çin finans sisteminin kontrollü olması, yuan tutmadaki tereddüdü arttırıyor. Bu iki eğilim arasında gidip gelen dünyada bir arayış var. Doların hakimiyeti tamamen sona erer diyemiyoruz. Ama zaman içerisinde jeopolitik gerginlikler olmasa dahi doğal akışı içerisinde doların eskisi kadar ağırlığını korumasının zor olduğunu söyleyebilirim."

‘İlginç bir rastlantı, BRICS’teki beş ülkenin de paraları r ile başlıyor’

Kozanoğlu, son dönemde BRICS ülkelerinin öne çıkması ve Yeni Kalkınma Bankası’na dikkat çekerken, bunun zaman içerisinde kalkınma finansmanında ağırlığını artırmasının beklenebileceğini belirtti. BRICS parasından da bahsedildiğini anımsatan Kozanoğlu, BRICS’i oluşturan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın tümüm para birimlerinin ‘r’ harfiyle başlamasıyla oluşan ilginç rastlantıya vurgu yaptı:
“BRICS içindeki ülkeler, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın baş harflerinden oluşan bir kısaltma. Nüfusa baktığımızda Hindistan, Çin’i de geçti. Dünyanın en büyük nüfuslu iki ülkesi bunun içerisinde. Brezilya zaman zaman dünyanın ilk 8 ekonomisi arasına giriyor, Çin zaten orada. Hindistan bunun adayı. Dünyada önemli bir ağırlıkları var. Kendi aralarındaki farklılıkları, anlaşmazlıklara ve sorunlarının aynı olmamasına rağmen bazı ortak noktalar da bulabiliyorlar. BRICS bankası denen Yeni Kalkınma Bankası geçtiğimiz haftalarda faaliyetlerine Çin’de başladı. Başına da eski Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff geldi. Bunun zaman içerisinde kalkınma finansmanında ağırlığının artması beklenebilir. Dünya Bankası’nın Avrupa yatırım ve kalkınma bankasının benzerlerinin çok ciddi kaynakları göz önüne alınırsa, kısa sürede onlara rakip olacak bir boyuta gelemez ama zaman içinde ağırlığının artmasını bekleyebiliriz. Bu kapsamda BRICS parasından bahsediliyor, 5G deniyor. İlginç bir rastlantı, beş ülkenin de paraları r ile başlıyor. Brezilya’nınki real, Rusya’nınki ruble, Hindistan’ınki rupi, Çin’inki renminbi, Güney Afrika’nınki rand olmak üzere kendi aralarında işlem yapabilmek için de r ile başlayan bir para birimi çıkarma olasılıkları az görünmüyor. Ama doları kısa sürede yerinden oynatmasa dahi dünyada genel olarak bilinen, işlem gören, rezervlerde tutulan tasarruflar için bir portföy oluştururken göz önüne alınması gereken bir para haline gelme ihtimalini ben de yüksek görüyorum.”

‘Küreselleşmeden geri adım atma, tekrar egemenlik blokları oluşması bütün dünyada hissediliyor’

Kozanoğlu, kapitalist küreselleşmede son yıllardı ortaya çıkan jeopolitik yarılmanın olası sonuçlarının önümüzdeki dönemde gündeme damgasını vuracak gibi göründüğü görüşünde:
“Kapitalist küreselleşme rüzgarları özellikle 90’lı yıllarda, Sovyetlerin dağılması, Berlin duvarının yıkılması, liberal kapitalizmin tek alternatifi olduğu tezlerinin ortaya atılması üzerine çıktı. 2001 yılında Çin dünya ticaret örgütüne katıldı. Böylelikle dünyanın büyük bir coğrafyasının ve en fazla nüfusa sahip olan ülkesi de küreselleşmenin sınırlarına dahil edilmiş oldu. Ama zaman içerisinde 2007-08 küresel finansal krizi, piyasa tezlerini zayıflattı. Çin’in zamanla belirgin yükselmesi de Amerika’nın ‘Artık ben bu oyunu oynamıyorum’ demesine yol açtı. 2018 Davos toplantısında Çin Devlet Başkanı Şi, ‘Küreselleşmeyi savunan biziz, Amerika ve diğerleri bu kurallara uymuyorlar. Serbest ticareti biz uyguluyoruz’ dedi, arkasından pandemi geldi. Rusya’nın Ukrayna işgali, dünyada jeopolitik gerilimlerin öne çıkması, Amerika’nın Çin’i teknoloji ürünlerine ambargo koyması, Çin’in teknolojik yükselişini engellemeye çalışması, küreselleşme tezlerini iyice tartışılır hale getirdi. Biden’ın göreve gelmesiyle sanayi politikası, dış ticarette korumacılık söylemleri yaygınlaştı, bunu daha evvel Trump söylüyordu. Ama hayata çok fazla geçememişti. Şimdi ticareti büyük ölçüde dost ülkelerle ya da yakın coğrafyadaki ülkelerle yapması tezleri öne sürülüyor. Dünyada da böyle bir tartışma var. Küreselleşmeden geri adım atma, tekrar egemenlik blokları oluşması bütün dünyada hissediliyor. Zaten IMF, Dünya Bankası toplantıları sırasında yayınlanan IMF raporlarında da en fazla dikkat çekilen konulardan biri jeopolitik yarılmaydı. Önümüzdeki yılların dünya gündemine de bu konular ve tartışmalar damgasını vuracak diye düşünüyorum.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала