00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
07:31
8 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:05
114 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
5 dk
SESLİ HABER
17:34
2 dk
HABERLER
18:00
6 dk
SESLİ HABER
18:46
2 dk
SESLİ HABER
21:04
2 dk
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
09:28
8 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
Erdal Kaplanseren'le Hafta Sonu Halleri
13:05
114 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
15:00
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
16:00
1 dk
GÜNDEM DIŞI
Serhat Sarısözen'le Gündem Dışı 1. bölüm
16:01
52 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
17:00
1 dk
GÜNDEM DIŞI
Serhat Sarısözen'le Gündem Dışı 2. bölüm
17:01
52 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
18:00
1 dk
SESLİ HABER
ABD Hint-Pasifik Kuvvetleri'nin yeni komutanından ‘harekete geçme’ uyarısı
18:09
2 dk
SESLİ HABER
İngiliz basını: NATO Bölündü
18:20
2 dk
SESLİ HABER
İtalya'dan Macron'a ret
18:44
2 dk
SESLİ HABER
Sosyal medyadan açıklandı: Al Jazeera resmen yasaklandı
18:53
2 dk
SESLİ HABER
Rossiya Segodnya’nın Genel Müdürü Kiselev’den Bentley’in katillerine ilişkin açıklama geldi
19:03
2 dk
SESLİ HABER
Paşinyan: Düşmanlığa son vermeliyiz
19:16
2 dk
SESLİ HABER
En fazla robot stokuna sahip 18'inci ülke Türkiye oldu
19:28
2 dk
SESLİ HABER
Devlet Güvenlik Servisi açıkladı: Provokasyonları Batı finanse ediyor
19:40
4 dk
SESLİ HABER
İngiliz Savunma Bakanlığı'na hacker saldırısı: Çin'i suçladılar
19:53
2 dk
SESLİ HABER
Hülya Koçyiğit'in damadı Ender Alkoçlar'ın şirketi için ikinci kez iflas kararı
20:03
2 dk
SESLİ HABER
Pentagon'dan itiraf: Risklerin farkındayız
20:14
2 dk
SESLİ HABER
Biden itiraf etti: Verdiğimiz bombalar Gazzelilerin ölümüne yol açtı
20:28
2 dk
SESLİ HABER
Lukaşenko: Dünya nükleer savaşın eşiğinde
20:40
2 dk
SESLİ HABER
Rus askeri uzman: Nükleer savaş çıkması durumuna hazırlık
20:52
2 dk
SESLİ HABER
Almanya ve Japonya, 80 yıl sonra bir araya geldi: Tatbikat düzenlenecek
21:07
3 dk
SESLİ HABER
Rus Büyükelçi: Ukrayna'nın tarih hafızası yok edildi
21:24
2 dk
SESLİ HABER
Zelenskiy, tüm kuvvet komutanlarını acilen topladı
21:38
1 dk
SESLİ HABER
Nijer: Rusya’nın desteği Batı’dan daha pragmatik
21:50
2 dk
SESLİ HABER
Netanyahu'dan ABD'ye rest: Tek başımıza savaşırız
22:05
2 dk
SESLİ HABER
Rus uzman: NATO'ya nükleer silahla karşılık vermeye hazır olduğumuzu göstereceğiz
22:18
3 dk
SESLİ HABER
Zelenskiy bir komutanı daha görevden aldı
22:52
1 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
Para - hesap makinesi  - Sputnik Türkiye, 1920
EKONOMİ
Türkiye ve dünyadan ekonomi alanındaki güncel gelişmeler, para piyasalarındaki son durum. Kredi kuruluşları değerlendirmesi ve diğer tüm gelişmeler.

Prof. Yılmaz’dan 'ekonomi' uyarısı: 'Dönüşü olmayan yola girebiliriz'

© AABorsa ekranı
Borsa ekranı - Sputnik Türkiye, 1920, 12.04.2023
Abone ol
Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi bölümünden Prof. Dr. Kamil Yılmaz, “Bu seçimde iktidarın kazanması durumunda Türkiye ekonomisi dönüşü olmayan bir yola girecek. Bunu herkesin bilmesi gerekir” dedi.
Düşük faiz politikasının devam etmesi halinde döviz rezervlerindeki düşüşün süreceğini vurgulaayn Prof. Dr. Kamil Yılmaz, "Hali hazırda yarı kapalı durumdaki kambiyo rejiminin tam kapalı bir rejime dönüşümü gerçekleşecek. Bu da son 40 yıldır dünya ekonomisiyle entegre olmuş Türkiye ekonomisi için büyük bir kopuş ve refah kaybı anlamına gelecek" değerlendirmesi yaptı.
Depremin ekonomik maliyetinin 105 milyar doları bulacağını ifade eden Prof. Dr. Kamil Yılmaz, ekonomideki son gelişmelere dair Cumhuriyet gazetesinden Şehriban Kıraç'a konuştu.
Röportajda yöneltilen sorular ve Prof. Yılmaz'ın yanıtları şöyle:

'Başından beri bir model yoktu'

Enflasyonda beklenen düşüş yok. Piyasa faizi yüzde 50'yi aştı. Dış ticaret rekor seviyede açık veriyor. Cari denge bozuldu. KKM faizleri serbest bırakıldı. Ekonomide Türkiye modelinin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim gibi bir çok iktisatçı başından beri ortada bir model olmadığını, tamamen siyasi saiklerle ortaya atılan düşük faiz politikasının TL’nin değer kaybetmesine ve dolayısıyla da yüksek enflasyona yola açacağını söyleyegeldi. TL’nin değer kaybetmesiyle birlikte hükümet uygulanan politikanın arkasında bir model olduğunu, bu yeni ekonomi modeline göre ihracatı teşvik ederek cari fazlaya ulaşılacağını iddia etti. Ancak aradan geçen zaman içinde bu iddianın da gerçeklikle bir ilişkisinin olmadığı ortaya çıktı. Kur artışından kaynaklanan rekabet gücündeki geçici artış ihracatı üç-beş ay yukarı çekse de, yüksek enflasyondan kaynaklanan maliyet artışlarının baskın çıkacağı ve ihracattaki artışın kısıtlı kalacağı açıktı.
Öte yandan hükümet tarafından dayatılan eksi reel faizler ve yüksek enflasyon beklentileri haneleri tüketim harcamalarını arttırmak zorunda bıraktı. 2022’deki büyümeyi ağırlıklı olarak tüketim harcamaları sırtlandı. Aynı zamanda negatif reel faiz de özel sektörün zorunlu yatırım harcamalarını öne çekmesini sağladı. 2021 sonuna doğru bazı aylarda fazla veren cari denge 2022’nin tamamında açık verdi ve 2023’te cari açık artmaya devam ediyor.
Eksi reel faiz TL’den kaçışı hızlandırınca 2022 başında hükümet kamu bütçesine yüz milyarca liralık yük getiren Kur Korumalı Mevduat (KKM) düzenlemesiyle günü kurtarabileceğini düşündü. Bunun yanında, TCMB, BDDK ve SPK gibi piyasa düzenleyici kurumlar hemen hemen her gün serbest piyasa ekonomisinin kurallarına açıkça aykırı düzenlemelerle özel sektörün döviz talebini yavaşlatmaya ve TCMB döviz rezervini artırmaya çalıştı. Ancak bu düzenlemelere, ve ihracatçılardan ve bankalardan zorla toplanan, dost ülkelerden rica minnet borç alınan on milyarca dolarlık döviz arzına rağmen Merkez Bankası döviz rezervlerinin erimeye devam ettiğini görüyoruz.

'Büyük bir refah kaybı yaşanabilir'

Bu gidişat nereye varır?
Sonuçta hükümet son bir buçuk yıllık politika uygulamasının sonuçlarından ders çıkarmadı. Hala yüzde 50’lerde dolaşan resmi enflasyon oranı önümüzdeki aylarda biraz düşse bile bu hükümet iş başında kaldığı sürece yüksek kalmaya devam edecek. Mehmet Şimşek’i bakan olması için ikna etmeye çalıştığı sırada bile sayın Cumhurbaşkanı düşük faiz politikasının doğru olduğunu iddia ediyor. Bu durumda hükümetin bu politikalardan vazgeçeceğini düşünmek de mümkün değildir. Düşük faiz politikasının uygulanmaya devam edilmesi durumunda ise döviz rezervlerindeki düşüş devam edecek ve hali hazırda yarı kapalı durumdaki kambiyo rejiminin tam kapalı bir rejime dönüşümü gerçekleşecektir. Bu ise son 40 yıldır dünya ekonomisiyle tamamen entegre olmuş Türkiye ekonomisi için büyük bir kopuş ve büyük bir refah kaybı anlamına gelmektedir. 14 Mayıs’ta oy kullanacak yurttaşların bu seçimde iktidarın kazanması durumunda Türkiye ekonomisinin dönüşü olmayan bir yola gireceğini bilmesi gerekmektedir.

'Makroekonomik istikrar tekrar kazanılmalı'

Seçim sonrası nasıl bir ekonomik tablo ile karşı karşıya kalacağız?
Seçim sonrası karşılaşacağımız tablo seçimi kimin kazanacağına bağlı. Seçimi (hem Cumhurbaşkanlığı hem de milletvekili) bugünkü hükümetin kazanması durumunda neler olabileceğini yukarıda ele aldım.
Hem Cumhurbaşkanı hem de milletvekili seçimini muhalefetin kazanması durumunda ise yılın ikinci yarısında makroekonomik istikrarın tekrardan sağlanacağını düşünüyorum.
Muhalefetin yani altılı masanın ekonomi kurmaylarının üzerinde anlaştığı ekonomi politika metninde iktidara gelmeleri durumunda ortodoks politikalara dönecekleri açıkça vurgulanmaktadır. Bu durumda Merkez Bankası’nın ve ekonomi yönetiminin başına liyakat sahibi deneyimli uzman kişilerin gelmesini ve hali hazırda mevduat, kredi ve diğer faiz oranlarıyla hiçbir ilintisi kalmayan para politikası faizinin artmasını ve reel faizin kademeli olarak pozitif hale gelmesini bekleyebiliriz.
Aslında, para politikası faizinin oldukça üzerinde seyreden mevduat ve kredi faizleri yeni hükümetin ve merkez bankasının işini kolaylaştırması beklenir. Ancak, her ne kadar politika metnini açık olarak ilan etmiş olsalar da, parti üst düzey görevlilerinin yapmış oldukları açıklamalardan muhalefet ittifakının iki büyük partisi arasında ekonomi yönetiminin (merkez bankası dahil) başına kimlerin geleceği konusunda bir görüş birliği olduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir. Bu da seçimi kazanmaları durumunda kısa bir süre de olsa bir belirsizliğin baş göstermesi anlamına gelebilir. Seçim sonrasında ortaya çıkabilecek bu belirsizliği ortadan kaldırmak için millet ittifakının ekonomi yönetiminin başında kimlerin olacağı konusunda bir an önce görüş birliğine varması ve mümkünse seçimden önce bu konuda net mesajlar vermesi gerekir.
Ek olarak muhalefetin kazanması durumunda uygulamayı düşündükleri para ve maliye politikasını deprem sonrası şartları dikkate alınarak revize edilmesi gerekecektir. Deprem öncesindeki ekonomik koşullara göre tasarlanan para ve maliye politikasına göre enflasyonun iki yıl içinde tek haneye indirilmesi mümkündür. Ancak, deprem sonrasında bölgede yapılacak ve 2023 ve 2024’te yıllık 30 milyar doları geçmesi beklenen kamu yatırım harcamaları nedeniyle tek haneli enflasyon hedefine ulaşmak için iki yıldan daha fazla süreye ihtiyaç duyulacaktır. Kamu yatırımlarında zorunlu olarak yaşanacak artış maliye politikasının sıkılaştırılmasına izin vermeyecektir. Enflasyonla mücadele için faizlerin çok hızlı bir şekilde yükseltilmesi ise kamunun yatırım harcamalarının finansmanın maliyetini ve vadesini olumsuz etkileyebilecektir. Bu yüzden muhalefetin tek haneli enflasyon hedefine ulaşma süresini 6 ay ila bir yıl arasında bir uzatması gerekecektir.
Cumhurbaşkanı seçimini muhalefetin milletvekili seçimini de iktidarın kazanması durumunda ise gerekli ekonomik politikaların uygulanması mümkün olmayacak, belirsizlik kaçınılmaz olarak artacaktır. Bu ise Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin 2024’te tekrarlanması anlamına gelebilir. Bu alternatifin Türkiye ekonomisi için olumlu olabileceğini söylemek mümkün gözükmüyor.

'Liyakatli kadroların gelmesi şart'

Şu anda Türkiye ekonomisinin en temel problemleri neler, acil atılması gereken adımları sıralayabilir misiniz?
Şu an en büyük sorun hükümetin uygulamakta olduğu yanlış makroekonomik politikalardır. Bir an önce bu politikaların terkedilmesi gerekmektedir. Aslında bu, 2001 krizi sonrasında başarıyla uyguladığımız ama son on yılda büyük geri adımlar attığımız ve merkez bankası bağımsızlığı, bankacılık sektörünün etkin bir şekilde denetim ve düzenlenmesi ve kamu maliyesinin kontrol altına alınmasından oluşan, makroekonomik kurumsal reformların 20 yıl sonra tekrardan hayata geçirilmesi demektir. Türkiye ekonomi ancak bu adımlar sonrasında tekrardan makroekonomik anlamda normal bir ekonomi olması için bu adımlar gereklidir.
Ekonomi yönetiminde ve özellikle de Merkez Bankası’nda liyakatli kadroların göreve getirilmesi gerekmektedir. Merkez Bankası’nın atacağı para politikası adımları sayesinde parasal aktarım mekanizmasına tekrar işlev kazandırılacak, mevduat, kredi ve diğer faiz oranlarının birincil belirleyicisinin para politikası faizi olması sağlanacaktır. Böylece enflasyon beklentileri kontrol altına alınabilecek ve enflasyon da önümüzdeki iki yıl içinde tek haneye düşürülecektir. Bununla birlikte yukarıda bahsettiğim TCMB, BDDK ve SPK tarafından uygulanan serbest piyasa ekonomisinin kurallarıyla çelişen düzenlemelerin de bir an önce yürürlükten kaldırılması gerekmektedir.

'Yılın ikinci yarısında Türk lirası kayıplarını telafi eder'

Yılsonu, büyüme, işsizlik, kur, enflasyon, faiz ile ilgili öngörü yapabiliyor musunuz, bu alanlarda ne tür riskler var?
Ekonomi politikalarından kaynaklanan belirsizliğin seçim sonrasında bitmesi durumunda yıl sonu için öngörülerde bulunmak mümkün. Şu anda ise ancak koşullu öngörüde bulunulabilir. İktidarın seçimi kazanması durumunda neler olabileceğini yukarıda belirttim. Muhalefetin her iki seçimi kazanması durumunda seçimden ekonomi yönetiminin karar alma aşamasına kadar geçecek birkaç haftalık belirsizlik döneminde dolar kurunda yüzde 20’yi aşacak bir artış görülebilir. Ancak, ekonomi politikası önlemlerinin uygulanmasıyla birlikte belirsizliğin azalması, yabancı sermayenin kademeli olarak giriş yapması ve dolayısıyla TL’nin yılın ikinci yarısında kayıplarının bir kısmını geri alması mümkün gözüküyor.

'Depremin maliyeti 105 milyar dolar'

Deprem büyük bir yıkıma ve can kaybına yol açtı. Sizin de hesaplamanıza göre 105 milyar dolarlık bir maliyet yarattı. Bundan sonra yaşanılabilir kentler için nasıl bir kurgu ve dönüşüm gerekiyor? Maliyet nasıl karşılanabilir?
Deprem kesinlikle bugüne kadar ülkemizin gördüğü en büyük yıkım ve can kaybına yol açmıştır. Sizin de söylediğiniz gibi yapmış olduğum ve BETAM tarafından yayınlanan detaylı analizde depremin stok ve akım üzerinden ulusal ekonomik maliyetinin 105 milyar doları bulacağını tahmin ediyorum. Bu maliyetin yüzde 80’nin aşan kısmı bölgenin alt ve üst yapısında yeniden inşaat faaliyetlerini kapsıyor ve ağırlıklı olarak kamu tarafından karşılanması gerekiyor. Bölgede yürütülecek yeniden inşa süreci bütün boyutlarıyla çok iyi planlanmalıdır. Yeniden inşa sürecinin temel ilkesi sağlam zemin üzerinde, çağdaş sosyal yaşamın bütün boyutlarını kapsayan doğayla uyumlu kentler kurmak olmalıdır. Bu ilkelerin uygulamada tavizsiz hayata geçirilmesi halinden bölgenin bundan beş yıl sonra bütün Türkiye için ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda örnek bir çekim merkezi haline gelmesi mümkün olacaktır.
Depremin büyük yıkıcı etkisine rağmen yeniden inşa için yapılacak ek yatırım harcamalarının 2023 ve 2024 büyüme hızlarını sırasıyla 1 ve 2 yüzde puan kadar yukarı çekmesi mümkün gözükmektedir. Ancak bunun olabilmesi için yapılacak ek kamu harcamalarının ekonomiyi herhangi bir darboğaza sürüklemeden finanse edilebilmesi gerekir. Bu ise ancak yurtdışından büyük çaplı sermaye girişiyle mümkündür. Eylül 2021’den bu yana uygulanan ve ekonomiyi daha kırılgan hale getiren para ve maliye politikası GSYH’nin yüzde 6’sını da aşabilecek yıllık borçlanma gereksiniminin finanse edilmesini kesinlikle zorlaştıracaktır. Ortodoks ekonomi politikalarına döneceğini ilan eden muhalefetin iktidara gelmesi durumunda ise yurtdışından çekilecek sermaye sayesinde kamunun ilave borçlanmasının daha düşük maliyet ve daha uzun vadede sağlanması, böylece yeniden inşa sürecinin herhangi bir ekonomik kriz ya da darboğaz yaşanmadan tamamlanması mümkün gözükmektedir.

'ABD'deki kriz Türkiye'yi de etkiler'

ABD ve Avrupa'daki banka krizleri ve diğer ekonomik gelişmelerin Türkiye'ye yansıması nasıl olur?
ABD’de politika faizi ve uzun vadeli tahvil getirileriyle birlikte bankaların elindeki uzun vadeli tahvil fiyatlarının düşmesi bankaların bilançolarını olumsuz etkiledi. Portföylerinde yüksek miktarda uzun vadeli tahvil tutan özellikle küçük ve orta büyüklükteki bankaların olumsuz etkilenmesi ve hatta geçtiğimiz haftalarda olduğu gibi bazılarının batması mümkün. Küçük ve orta büyüklükteki bankaların karşı karşıya kaldığı zorlukların bittiğini söylemek için çok erken. Önümüzdeki haftalar ve aylarda da bu bankalardan bazıların sıkıntıya düştüğünü görmemiz mümkün. Ek olarak, pandemi sonrası dönemde uzaktan çalışmanın yaygınlaşmasıyla ABD’de ticari emlak sektöründe bir talep daralması yaşanıyor. Son günlere basında bu daralma sonucunda ticari emlak sektörünün borçlarını çevirmekte sıkıntılar yaşayabileceğine dair haberler artıyor.
Her iki gelişme de ABD mali sektöründe bir kriz yaratma potansiyeline sahip. O yüzden Fed’in faiz artışlarını önümüzdeki aylarda yavaşlatması ya da tamamen durdurması gerekebilir. Nitekim geçtiğimiz ay Fed sadece 25 baz puanlık bir artış yapmakla yetindi. Faiz artışlarının yavaşlaması küresel sermaye akışı üzerinde olumlu etkide bulunabilir. Ancak muhalefetin iktidara gelmesi ve açıkladığı ekonomi politikalarını uygulaması durumunda bizim bu sermaye akışından yararlanmamız mümkün olabilir.
ABD’deki bankacılık sektöründeki sorunların daha da büyümesi durumunda bir mali kriz ortaya çıkarsa bundan uygulayacağımız politikalar ne olursa olsun olumsuz etkilenmemiz kaçınılmaz olacaktır. Sadece bu krize doğru politikalarla yakalanmış olursak krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisi daha da kontrol edilebilir olacaktır.
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала