00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:02
3 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
11 dk
HABERLER
18:00
11 dk
HABERLER
19:00
9 dk
HABERLER
07:00
5 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
11 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
9 dk
HABERLER
12:00
5 dk
GÜN ORTASI
12:06
84 dk
HABER MASASI
13:30
35 dk
HABERLER
15:00
5 dk
SPOR BÜLTENİ
15:30
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
11 dk
HABERLER
18:00
11 dk
HABERLER
19:00
9 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'İrşad devriyeleri üzerinden zafer çıkarıldı ama henüz yasal çerçevenin ne olacağı belirsiz'

'İrşad devriyeleri üzerinden zafer çıkarıldı ama henüz yasal çerçevenin ne olacağı belirsiz'
Abone ol
Alptekin Dursunoğlu’na göre, İran'daki protestoların İrşad devriyesini kapattırdığı haberleri zaten dağıtılmış bu yapıyı ahlak polisi ile karıştırmaktan kaynaklandı. İran'ın Batı'da yansıtılışına bakınca 'hayret ettiğini' söyleyen Dursunoğlu, ne bir devleti anayasasını değişime zorlayacak büyük çapta bir talep ne de kitlesel baskı olduğu görüşünde.
İran'da giyim kurallarına uymadığı gerekçesiyle gözaltına alınan Mahsa Emini'nin hayatını yitirmesiyle kadınlar üzerinden tetiklenen protesto dalgası üçüncü ayını doldururken, Batı'da etnik gerilimle birleşen olayların bir 'renkli devrime' ve 'rejim değişikliğine' yol açacağı beklentisi hakim.

Yargı Erki'nin hızla yürüttüğü yargılama sürecinde en az 6 kişinin idama mahkum edildiği belirtilirken, ilk infaz haberi geldi. Bilgisayar oyunu oynadıktan sonra katıldığı gösteride bir polisi bıçakladığı söylenen 23 yaşındaki Muhsin Şikari infaz edildi. Yurtdışında yoğun bir kampanya yürüten İran muhalefeti ülkede üç günlük grev ve sivil itaatsizlik örgütlendiğini söylüyor.
İran içinde tartışmalar yoğunlaşırken, özellikle reformcu cephe ülkede 1979'dan bu yana uygulanan ve son dönemde pratikte gevşemiş olduğu söylenen giyim kodlarının esnetilmesi taleplerini yükseltiyor.

İran Genel Başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri'nin 2 Aralık'ta Meclis ve Cumhurbaşkanlığına bağlı Devrim Yüksek Konseyi'nin 'giyim kodları' üzerinde çalıştığını söylemesi ve "İrşad devriyeleri, geçmişte nerede kurulduysa orada kapatılmıştır" sözleri tartışma yarattı. Batı'da protesto dalgasının bu devriyelerin sona erdirilmesini sağladığı yorumları öne çıkarken, Yargı Erki'ne bağlı 'İrşad devriyeleri' ile İçişleri Bakanlığı'na bağlı 'ahlak polisinin' karıştırıldığı belirtiliyor. Nitekim Muntazeri, Mehsa Emini'yi de gözaltına aldığı belirtilen ahlak polisinin yargı erkiyle hiçbir ilişkisi bulunmadığını söyledi.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, İslam Devrimi'nden kalma Öğrenci Günü vesilesiyle gittiği protestolarla karşılaştığı Tahran Üniversitesi'nde "Protesto yapıcı, isyan yıkıcıdır. Protestolara kulak verilmelidir" ifadelerini kullandı. Diğer yandan Hamaney için 'diktatör' denmesini sorgulayan Reisi, "Kim diktatör? ABD, kesinlikle güçlü bir İran istemeyecektir. Onlar işgal ettikleri Afganistan, Suriye ve Libya gibi bir İran istiyorlar. İran bu ülkelerden farklıdır. İran halkı ABD'ye bu komplosunu uygulama fırsatı vermeyecektir" diye konuştu. Dini lider Ayetullah Hamaney'in ise 'yeni bir Kültür Devrimi'nin gerekliliğinden söz ettiği belirtiliyor.

İran'daki gelişmeleri Yakın Doğu Haber sitesi kurucusu ve yazarı, araştırmacı yazar Alptekin Dursunoğlu ile konuştuk.

'İrşad devriyeleri ile ahlak polisine dair teknik detay karıştırıldı'

Alptekin Dursunoğlu’na göre, İran'daki protestoların başarılı olduğu ve İrşad Devriyeleri'nin kapatıldığı yorumları teknik detayla ilgili karışıklıktan kaynaklanıyor. İrşad Devriyeleri'nin Yargı Erki'ne, Emini'yi gözaltına alan ahlak polisinin ise İçişleri Bakanlığı'na bağlı olduğunu söyleyen Dursunoğlu, "Sonuçta ister adı irşat devriyesi isterse ahlak polisi olsun dışarıda bir kızın giysisine müdahale edilmiş oldu" dedi:

“Eylül ayında Mahsa Emini adlı genç kız, götürüldüğü emniyet seminer salonunda fenalaşarak hayatını kaybettikten sonra büyük olaylar meydana geldi. Sonra polisin giysilere müdahalesi konusunda tartışmalar başladı. Mehsa Emini’nin ölümüne ilişkin açıklama yapan emniyet müdürü “İrşad Devriyeleri uygulamamız birkaç yıldır zaten yok” demişti. Emini’ye müdahale eden polisin ahlak masası birimi olduğunu söylemişti. Tabi bunun dışarıdan bir gözlemci açısından fark eden bir tarafı yok, sonuçta ister adı irşat devriyesi isterse ahlak polisi olsun dışarıda bir kızın giysisine müdahale edilmiş oldu. Bu ayrım başsavcının açıklamasıyla yeniden gündeme geldi. Başsavcı, 'İrşad Devriyeleri her nerede kurulduysa orada da ortadan kalktı' dedi. Bu, aslında sadece teknik detaya ilişkin bir açıklamaydı. İrşad Devriyeleri yargı gücüne bağlı bir oluşum. Ahlak polisi ise İçişleri’ne ait. Bu teknik detaya ilişkin açıklama ise: “İran’da gösteriler etkili oldu ve rejim geri adım attı, protestocular zafer kazandı” şeklinde algılandı."

'Zafer çıkartıldı ama henüz yasal çerçevenin ne olacağı belirsiz'

İran'da başlarını zorla örten kadınların başlarını fiilen açabildiği bir ortam oluştuğunu belirten Dursunoğlu, bunun yasal çerçevesinin henüz belirsiz olduğunu vurguladı:
"Tam o dönemlerde zaten Kültür Devrimi Yüksek Kurulu ile İçişleri Bakanlığı da bir yeni bir düzenleme için çalışma başlatmıştı. Eylülden itibaren sokaklarda giysileri yasalara uygun bulunmayanlara polisiye müdahale söz konusu değildi. Dolayısıyla başlarını zorla örten kadınlar, artık açıyorlardı. Bu durumda şöyle bir soru ortaya çıktı. Şu an saçları açık şekilde gezme fiili durumu yasal bir çerçeveye mi kavuşturulacak, yoksa eskiye geri mi dönülecek? Başsavcının, ‘İrşad Devriyeleri zaten kapatıldı’ açıklaması basında 'Devlet geri adım attı, bundan sonra böyle bir müdahale olmayacak' şeklinde yansıtıldı. Diğerleri de bundan kendince bir zafer çıkardı. Halbuki henüz böyle bir şey yok. Henüz Kültür Devrimi Yüksek Kurulu ile İçişleri Bakanlığı’nın nasıl bir düzenleme konusunda çalıştığına ilişkin bir açıklama yok. Dolayısıyla bunun cevabını şu an hiç kimse bilmiyor. Ama iki gün önce Devrim Lideri Ayetullah Hamenei, Kültür Devrimi Yüksek Kurulu üyeleriyle bir toplantı yaptı. Orada verdiği mesajlar mevcut fiili durumun yasal niteliğe kavuşacağı ve artık kimsenin kıyafetine karışılmayacağı sonucunu çıkarmamıza imkan vermiyor. Mevcut durum bir müddet daha sürdürebilir. Ancak bu fiili durumdan hareketle artık zorunlu başörtüsü uygulamasını ortadan kaldıracak bir yasal düzenleme yapılması beklenmiyor.”

'Hamaney’in konuşmasında vurgulanan şeyler uygulamanın kaldırılmayacağını düşündürüyor'

Şah dönemindeki Batı hayranlığının kültür devrimiyle Batı karşıtlığına dönüştürüldüğünü anımsatan Dursunoğlu, Hamaney'in açıklamasında da 'kültürel mühendisliğin, devrimci bir yapılanmayla devam ettirilmesi gerektiği' mesajının bulunduğunu belirtti. Dursunoğlu, fiili durumun başörtüsü yasağının eylemcilerin istediği şekilde kaldırılacağı ve devletin hiçbir şekilde giysiye müdahale etmeyeceği yeni bir yasal düzenleme yapacağını düşünme imkanı vermediği görüşünde:
“Fiili durum olarak kalkmış olan zorunlu başörtüsü uygulaması, tamamen ortadan kaldırılarak bir yasal zemine mi kavuşturulacak yoksa eski uygulamaya devam mı edilecek? Ayetullah Hamaney’in konuşmasında vurgulanan şeyler uygulamanın kaldırılmayacağını düşündürüyor. O, Kültür Devrimi Yüksek Kurulu’nun görevini, ‘toplumun ve ülkenin kültürünün yönlendirmek’ olarak tanımlıyor. Kültürel yapının devrimci bir şekilde yeniden yapılandırılması gerektiğinden söz ediyor. ‘Kültür mühendisliği’ kavramından bahsediyor. Bunlar ne anlama geliyor? Kültür Devrimi Yüksek Kurulu gibi kurumların toplumun kültürünü yönlendirmesiyle yanlış olan kültürel ön kabullerin ve algıların değiştirmesi gerektiği vurgulanıyor. Ayetullah Hamenei, 1979’daki devrimden önce ‘biz hiçbir şey yapamayız’ algısının ve Batı hayranlığının yerleşik bir kültür olduğunu hatırlatıyor ve devrimden sonra ‘Biz bir şey yapamayız’ kültürünün ‘biz de yapabiliriz’ kültürüne dönüştürüldüğünü belirtiyor ve yerli sanayinin bu kültürel değişimle oluşturulduğunu söylüyor. Kendi füzemizi, otomobilimizi bu şekilde yapar hale geldik diyor. Aynı şekilde Şah dönemindeki Batı hayranlığının da Batı karşıtlığına dönüştürüldüğünü hatırlatıyor. Bu kültürel mühendisliğin, devrimci bir yapılanmayla devam ettirilmesi gerektiğini söylüyor. Bütün bunlar şu an sokaklarda her türlü giysinin serbestçe giyildiği bu fiili durumun sokaklarda gösteri yapanların istediği şekilde, devletin müdahale etmeyeceği bir yasal düzenlemeye dönüşeceğini düşünme imkanını bize vermiyor.”

'Orada iki ayrı kavram var, itiraz ve iğtişaş'

İran yönetiminin Türkçe'de 'protesto' ile ifade edilen 'itirazı', talep ve eleştiri olarak dikkate alacakları, ancak 'kargaşa yaratma, karışıklık çıkarma' anlamına gelen ‘iğtişaşın’ cezalandırılacağını söylediğini aktaran Dursunoğlu, bunun devleti tahrip etmek olarak algılandığını belirtti:
“Devrim Lideri Ayetullah Hameney, olaylara dair ilk konuşmalarından birinde. Talep, eleştiri veya protestoyla kargaşanın aynı görülmeyeceğini söylemişti. Bizde sokaklardaki her olaydan hep gösteri diye bahsediliyor; ama orada olayları iki ayrı kavramla ifade ediyorlar. Bunlardan birincisi kargaşa yaratma, karışıklık çıkarma anlamına gelen ‘iğtişaş’ diğeri de Türkçede protesto kelimesiyle ifade ettiğimiz ‘itiraz’ kelimesi. İranlı resmi yetkililer ‘bizim itiraza herhangi bir tepkimiz yok. İtiraz, gösteri yaparak siyasal taleplerini dile getirmektir. Örneğin üniversitelerde, serbest kürsülerde her türlü eleştiriyi yapabilmektir, biz bunu dinleriz muhatap alırız' diyorlar. Reisi’nin de söylediği buydu. Ancak ‘iğtişaşı muhatap kabul etmeyiz' diyorlar. 'Çünkü iğtişaş, yakıp yıkmak, bir sorunun çözülmesinden ziyade tahrip etmek ve devleti kilitlemektir, üretimin durması, ülkenin yönetilemez hale getirilmesi demektir. Buna ise güvenlik tedbirleriyle cevap veririz' diyorlar."

‘İran ile ilgili değerlendirmelere ve bir de İran’ın gerçeklerine bakıyorum, arada o kadar inanılmaz fark var ki’

İran'da üç gün genel grev çağrıları yapıldığını ancak sınırlı bölgeler dışında toplumda yüzde 1 bile karşılığının olmadığının görüldüğünü söyleyen Dursunoğlu, ülke dışında ise durumun farklı yansıtıldığını kaydetti. Dursunoğlu, "Dış basındaki haberlere göre İran'da her şey kilitlenmiş" derken, "Ben eylülden bu yana bizim basına da yansıyan İran ile ilgili değerlendirmeleri okuyorum, İran’ın kendi gerçekliğine bakıyorum, arada o kadar inanılmaz bir fark var ki" ifadelerini kullandı:
"Son 3 günde genel grev çağrıları yapıldı. Genel grevin bir mantığı vardır. Örneğin 1979’da böyleydi. Devlet, çalışamaz hale getirilmiş ve teslim olmuş. Şah ve üst düzey bürokrasisi ülkeyi terk etmişti. Şimdi kepenk kapama, genel grev çağrısı yapıyorlar. Ama kepenklerini kapatmayanların dükkanlarını yakmakla, camlarını kırmakla tehdit ediyorlar. Bütün bu tehditlere rağmen çok zengin semtlerde lüks araba satan üç beş dükkanın dışında buna uyan olmuyor. Hiçbir işçi genel greve katılmıyor, yani devleti engelleyebilecek bir şey yapamıyorlar. Yani sizin çağrısını yaptığınız o genel greve toplamda yüzde bir bile katılım olmuyor. Ama bunun dışarıdaki yankısına bakarsanız, hayretler içinde kalıyorsunuz. Dış basındaki haberlere göre İran’de her şey kilitlenmiş. Hatta üst düzey liderler Venezüella’ya sığınmak için anlaşma yapmışlar. Onlara göre çünkü bu rejimin liderlerini Hamas’ın ülkesi yok ki kabul etsin. Hizbullah kabul eder; ama Lübnan kabul etmez. Haşdi Şabi kabul eder; ama Irak kabul etmez. Onlar da ya Rusya ya da Venezüella’ya sığınmak zorunda kalıyorlar. Bunu milyonlarca dolarlık TV kanalları bunu son dakika haberi olarak veriyorlar. Haberi yorumlayanlar da buna gerçekten inanıyorlar. Ben eylülden bu yana bizim basına da yansıyan İran ile ilgili değerlendirmeleri okuyorum, İran’ın kendi gerçekliğine bakıyorum, arada o kadar inanılmaz bir fark var ki. Gerçi bunları da kınayamıyorum. Çünkü büyük yalanlar o kadar sürekli tekrarlanıyor ki sıradan okuyucu veya izleyici ‘bu kadar söylendiğine göre demek ki doğru’ diyor. Reisi, üniversitedeki konuşmasında ‘iki gün önce Suriye Dışişleri Bakanı ile görüştüğünü ve onun kendisine sizin orada şu an olan şey, 2011’de Şam’da bize uygulanan projenin aynısı dediğini nakletti.’ Biz de hatırlıyoruz. 2011’de 50 kişilik gruplar Şam’da gösteri yaparlardı, Al Jazeera de bunu köpürtürdü.”

‘İran’da ne bir devleti kendi anayasasını değişime zorlayacak büyük çapta bir talep ne de kitlesel bir baskı var’

Dursunoğlu’na göre, İran’da ne bir devleti kendi anayasasını değişime zorlayacak büyük çapta bir talep var ne de kitlesel bir baskı:
“Kültür Devrimi Yüksek Kurulu ile İçişleri Bakanlığı’nın birlikte yaptığı çalışmadan ortaya ne çıkacağını bilmediğimiz için devrim liderlerinin verdiği mesajlar itibariyle her şeyin serbest bırakılacağını düşünmüyorum. Oradan verilen mesajlardan ben bunu anlıyorum. Şu anda İran’da devleti kendi anayasasını veya ceza yasalarını değişime zorlayacak ne büyük çapta bir talep var ne de kitlesel bir baskı var. Eylülden beri yaşanan olaylarda devlet toplumsal müdahale polislerini bile çok sınırlı kullandı. Sadece Irak Kürdistan Bölgesindeki ayrılıkçı örgütlere karşı askeri müdahalelerde bulundular. Onun dışında polis müdahaleleri bile çok sınırlı oldu. Devlet sadece istihbaratı ile arka planda kaos ve kargaşa çıkaran yahut terörist saldırılar organize eden liderleri ele geçiriyor. Örneğin toplumda bir güvenlik ortamı oluşturulmadı. Polisin çatışmada öldürdüğünden çok daha fazla polis öldü. Buna rağmen ne sıkıyönetim ilan edildi ne de olağanüstü hal ilan edildi. Devlet şu an arka planı izliyor. Bu olaylar bahanesiyle ne yapılabilir diye izliyor. Bunları düzenleyenlerin liderlerini istihbarat ile yakalıyor. Öyle devleti yasa değişikliği yapmaya zorlayacak bir şey yok. 'Biz yasayı değiştirelim, düzenleyelim rejimi kurtaralım' diye düşünmeyi gerektirecek bir baskı yok ki. Ama BBC ya da İran International gibi propaganda araçlarını dinlediğinizde İran’ın işi bitmiş, yarın devrim olacak sanabilirsiniz.”

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала