Peru'da 'yapılacağı önceden bilinen darbe' korkusu

Özellikle Arjantin ve Brezilya'da ABD'nin politikalarının yanında durmayan görevdeki ve eski solcu liderlere yönelik karalayıcı iddialar artarken, tarihi darbelerle dolu Latin Amerika'da bir ülke daha sağcı hükümete doğru kaymaya başladı.

Yurtdışındayken yakalanıp ülkesine iade edilen ilk dünya lideri olan Japon asıllı eski Devlet Başkanı Alberto Fujimori’nin gölgesinde geçen Peru devlet başkanlığı seçiminin ilk turu tamamlandı. Peru’da görevde olduğu 1990’lardaki ‘icraatları’ sebebiyle ‘diktatör’ olarak anılan Fujimori’nin kızı ve merkez sağ Fuerza Popular partisinin adayı Keiko Fujimori, oyların yüzde 39.55’ini alıp ilk sıraya yerleşse de yüzde 50’yi geçemediği için zaferini ilan edemedi.

En yakın rakibi olan eski Dünya Bankası ekonomisti Pedro Pablo Kuczynski yüzde 22.11, solcu vekil Veronika Mendoza ise yüzde 18.27’de kaldı. Seçimin ikinci turu 5 Haziran’da yapılacak.

Keiko Fujimori, 2011'de şimdiki Devlet Başkanı Ollanta Humala'ya kaybetmişti.

'HALK DEĞİŞİM İSTİYOR'

Peru’nun ilk kadın lideri olma yolunda ilk adımını atan 40 yaşındaki Keiko Fujimori, bugün seçmenlerine hitap ettiği konuşmasında, “Halk değişim istiyor. Bu büyük bir sorumluluk ve biz bunu yerine getireceğiz. Peru uzlaşma istiyor, daha fazla çatışma istemiyor” dedi.

​Oyların satın alındığı iddia edilen seçimden bir gün önce, Aydınlık Yol mensubu olduğu sanılan solcu militanların, seçim materyallerini taşıyan bir araca düzenlediği saldırıda 7 kişi hayatını kaybetmişti.

Keiko Fujimori, suçla mücadele vaatleriyle kendini ön plana çıkarıp babası Alberto Fujimori’nin Aydınlık Yol’u bastırdığını düşünen Peruluların oylarını toplasa da, 1990-2000 arası ülkeyi yöneten baba Fujimori’nin yaptıkları çoğu vatandaşın korkulu rüyası olmaya devam ediyor ve Keiko Fujimori’nin iktidara geldiği takdirde babasını hapisten çıkarabileceğinden korkuluyor.

​Fujimori’nin görevde olduğu süre boyunca çoğu solcu olmak üzere 70 binden fazla kişi öldürülmüştü. Hükümeti yolsuzluk skandalı sonucu düşmesinin ardından Japonya'ya kaçan Fujimori, 2005’te Şili'ye gitmişti. Şili ise 2007'de Fujimori'yi yargılanmak üzere Peru'ya iade etmişti.

​Başkent Lima'da 15 ay süren davanın ardından, Fujimori ordu içinde bir ölüm mangası kurarak güvenlik güçlerine cinayet ve adam kaçırma yönünde talimat vermekten suçlu bulunmuş ve 25 yıl hapse mahkûm edilmişti. Fujimori, insanlığa karşı suçun yanı sıra zimmete para geçirme ve muhalifleri susturmak için medyaya rüşvet vermekten de 6 yıl hapis ve 2 yıl hak mahrumiyeti cezasına çarptırılmıştı.

Fujimori, yargılanmasından 5 yıl önce de Küresel Yolsuzluk Raporu’nda dünyanın en çok rüşvet veren 7. lideri ilan edilmişti.

Keiko Fujimori’nin babasının izinden gitmesinden korkan 30 binden fazla kişi de seçimden birkaç gün önce büyük bir gösteri düzenlemişti. Gösterinin, Alberto Fujimori’nin olağanüstü anayasal hakları kendi üzerinde topladığı ve tank ve askerleri sokağa gönderdiği ‘öz darbe’nin (self-coup ya da auto-golpe) 24. yıldönümüne denk gelmesi de dikkat çekti.