RS FM’de yayınlanan Dünya Panorama programına konuk olan, ALB Menkul Değerler Analisti Enver Erkan, konuya ilişkin olarak “Fed'in yıl boyunca faiz artırımı konusunda ciddi anlamda bir beklenti yönetimi yaptı. Ancak bu sürekli olarak ötelendi. Fed'den gelen en güncel açıklamalara baktığımızda ekim ayı politika açıklamasında ‘küresel riskler’e ilişkin ibarenin düşürüldüğünü gördük. Bu, aralık ayında faiz artırımı ihtimalini arttıran bir etmendi. Çünkü, Fed küresel risklerden ziyade topu yeniden ABD ekonomisine atıyordu” dedi.
‘GÖZLER ABD VERİLERİNDE’
Erkan, Fed’in aralıkta faiz artırımına gitmemesi durumunda uzun süre beklemek durumunda kalabileceğini kaydetti:
“Fed'in aralıkta faiz artırımı yapmaması ve bunu 2016'nın ikinci yarısına bırakmasının kendisine maliyeti yüksek olabilir. Burada gözler ABD verilerine çevrilmiş durumda. Amerika makro verilerini daha yakından izleyeceğiz. Bu verilerde Fed, kendi elini faiz artımı kozunu verebilecek bazı bulgular arayacaktır. Bu veriler çok olumsuz bir tablo çizmezse Fed'in de aralıkta sembolik bir faiz artırımı yapmasına olanak sağlayabilir. Burada Yellen, ‘verileri izleyin’ diyor. Veriler iyi gelirse Fed, 25 baz puandan fazla olmamak üzere faiz artırımına gidecektir.”
‘FED, SADECE ABD’NİN MERKEZ BANKASI DEĞİL’
ABD haricindeki küresel ekonomilerde ciddi anlamda büyüyememe sorunu olduğunu belirten Erkan, şöyle konuştu:
“Bir anlamda Fed, sadece ABD’nin merkez bankası değil. Aynı zamanda küresel gelişmeleri de şekillendiriyor. Haliyle küresel piyasaların seyrini de göz önünde bulunduracaktır. Bu nedenle piyasaların hazırlanacağı çok yumuşak bir geçiş olacaktır.”
YENİ HÜKÜMETİN ATACAĞI ADIMLAR ÖNEMLİ
Çin’in ABD’nin en büyük tahvil avcısı olduğunu vurgulayan Erkan, Fed’in Çin’de neler olduğunu anlamaya çalıştığını ifade etti:
“Gelişmekte olan ülkeler faktörü oldukça önemli. Çünkü, bu ülkeler içerisinde şu anda Fed'in faiz artırımına gitmesini isteyen bir grup var. Bu grubun içerisinde Hindistan, Endonezya, Meksika gibi ülkeler mevcut. Muhtemelen Fed bu adımı attığında gelişmekte olan ülkelerin tamamı bundan negatif etkilenecek. Ancak bir ayrışma durumu da söz konusu olacak. Burada cari açık, enflasyon, siyaset, istikrar gibi sorunlarını atlatmış olan ülkeler daha olumlu etkilenecek. Yeni kurulacak hükümetin ekonomi ve jeopolitik riskler konusunda atacağı adımlar son derece önemli.”
