00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
SESLİ HABER
10:27
9 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:06
114 dk
HABERLER
15:00
6 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
5 dk
HABERLER
18:00
6 dk
SESLİ HABER
21:51
2 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
07:00
1 dk
SEYİR HALİ
Ali Çağatay'la Seyir Hali
07:01
119 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
09:00
1 dk
YERİ VE ZAMANI
Güçlü Özgan'la Yeri ve Zamanı
09:05
114 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
11:00
1 dk
DÜNYA HABERİ
Dünyadan öne çıkan başlıklar
11:10
15 dk
PARANIN HAREKETİ
Ekonomide neler oluyor?
11:30
10 dk
ENERJİNİN SEYRİ
Enerji sektöründe öne çıkan başlıklar
11:50
10 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
12:00
1 dk
GÜN ORTASI
Okan Aslan'la Gün Ortası
12:05
85 dk
HABER MASASI
Selin Yazıcı, Aslı Kahveci ve Serkan Baştımar'la Haber Masası
13:30
35 dk
YENİ ŞEYLER REHBERİ
Serhat Ayan'la Yeni Seyler Rehberi
14:05
55 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
15:00
1 dk
EKONOMİ PANORAMA
Erdal Kaplanseren'le Ekonomi Panorama
15:05
55 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
16:00
1 dk
EKSEN
Ceyda Karan'la Eksen
16:01
89 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
17:30
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
18:00
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
19:00
1 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

‘Yeni Süveyş krizi, Çin ve Rusya’nın Kuzey Denizi rotası açısından fırsat’

Ceyda Karan'la Eksen
Abone ol
Suat Delgen’e göre ABD ‘Refah Muhafızı’ operasyonuyla Kızıldeniz’deki sorunu uluslararasılaştırmayı başardı. Ama Husilerin ucuz İHA’larının pahalı füzelerle önlenmesindeki çıkmaza atıf yapan Delgen, ABD’nin krizi teskine çalışacağını söyledi. Delgen Türkiye'nin doğrudan Husileri hedef almadan SİHA’larıyla operasyona katkı verebileceği görüşünde
Gazze savaşının küresel düzeyde en dikkat çekici etkisi Yemen’deki Ensarullah hareketinin (Husiler) Filistinlilere destek için Babülmendep Boğazı’ndan Kızıldeniz’e tanker trafiğini kesmesi oldu. Husilerin İsrail gemileri veya İsrail limanlarına uğrayacak gemilere koyduğu kısıtlama eşliğinde dünyanın en büyük deniz taşımacılığı şirketlerinin art arda Süveyş geçişli rotalarını iptal etmek zorunda kalırken, ABD yönetimi bölgede ‘Refah Muhafızı’ operasyonu başlatmak durumunda kaldı. Refah Muhafızı operasyonunda Britanya, Bahreyn, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, Seyşeller ve İspanya yer alırken, ittifaka 10 ülkenin daha katıldığı ancak isimlerinin açıklanmasını istemedikleri belirtiliyor.
Yemenli Husiler ise ABD öncülüğündeki bu ittifakın tutumlarını değiştirmeyeceğini duyurdu. Yemen ordu sözcüsü General Yahya Sari 9 yıldır yok edilmeye çalışıldıklarını hatırlatıp, “Bunu tekrar yapmak isterlerse biz buradayız ve hazırız” resti çekti.
Biden yönetiminin Husilere karşı hamleleri merak konusu. Bloomberg ABD’nin askeri saldırı düzenlemeyi değerlendirdiğini ancak henüz karara varılmadığını kaydetti. Biden yönetiminin pahalı füze sistemleriyle Husilerin 2-3 bin dolarlık İHA’larını vurmasıyla oluşacak resme dikkat çekilirken, Pentagon şefi Lloyd Austin, İran’a gerilimi azaltacak adımlar atma çağrısı yaptı.
Diğer andan Malezya Başbakanı Enver İbrahim, İsrail ticari gemilerinin ülkesinin karasularına yanaşması veya transit geçiş yapmasının yasaklanacağını duyurarak dikkatleri üzerinde topladı. Bu arada Rusya petrolünü taşıyan tankerlerin Husilere hedef olmaktan çekinmeyerek hareket edebildiklerine dair haberler de geliyor.
Tırmanan Kızıldeniz-Süveyş Kanalı krizini dış politika ve güvenlik analisti Suat Delgen ile konuştuk.

‘ABD sorunu uluslararasılaştırmak için bir koalisyon kurdu’

Suat Delgen’e göre, ABD yönetimi amaçladığı gibi Kızıldeniz krizini uluslararası gündeme taşıdı. Her ülkenin askeri gemi göndermesinin gerekmediğini karargah subayı katkısı da yapılabileceğini belirten Delgen, böylesi bir destek veren ülkelerin ‘harekata katılmış olarak etiketleneceğini’ vurguladı:
“ABD açısından önemli olan, sorunun uluslararasılaştırılmasıydı. ABD, doğrudan Husileri hedef almıyor. 2021 yılında Amerikan Başkanı Joe Biden, bir kararname ile Husileri, terör örgütü listesinden çıkardı. Dolayısıyla daha önceki saldırılarda da hem Pentagon hem Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalara baktığınız zaman, Amerikan gemilerinin doğrudan hedef alındığını söylemiyorlar. Bölgedeki ABD gemileri, ticari gemilere yönelik saldırıları engelledi diyerek genel geçer ifadelerle geçiştirmeye çalışıyorlardı. Dolayısıyla ABD, sorunu uluslararasılaştırmak için bir koalisyon kurdu. Kim katılıyor bu koalisyona? İngiltere, Bahreyn, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, Şeyseller ve İspanya var. Bu ülkelerin hepsi, fiili olarak gemiyle katılmıyor. Bunu not etmek lazım. Bu harekat muhtemelen ABD’nin Bahreyn Manama’daki 5. Filo Karargahı tarafından yönetilecek ve bazı ülkeler karargah subayları ile destek verecek. Böyle bir destek verildiğinde de tabii ki siz böyle bir harekata katılmış olarak etiketlenirsiniz. Dolayısıyla Kanada’nın, Norveç’in ve Şeyseller’in harekata bu şekilde katılacağını düşünüyorum bu aşamada. Fakat fiili olarak bölgede İngiltere’nin iki, Fransa’nın bir, İtalya’nın 24 Aralık’ta bölgeye intikal edecek bir gemisi var. Bir de İspanyollar gemi gönderecek. Bu da ilginç çünkü Gazze krizine en çok tepki gösteren, İsrail’e protestoda bulunan ülkelerden birisi İspanya idi.”

‘2-3 bin dolar İHA’yı düşürmek için 2,5 milyon dolar harcanacak’

ABD’nin Husileri terör örgütü listesinden çıkardığı için doğrudan Yemen’i vurmasının kolay olmadığını anımsatan Delgen, bu operasyonun da maliyeti hayli yüksek bir savunma görevi yürüteceği görüşünde:

“Peki ABD, bu harekatı veya daha doğrusu koalisyonu, hangi uluslararası hukuk temeline oturtmaya çalışıyor? 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre, denizlerin serbestçe kullanımı ilkesi var. Dolayısıyla Husilerin yaptığı hareketin, denizlerin serbestçe kullanımını engellediğini, uluslararası ticaretin akışına engel oluştuğunu dolayısıyla bunun durdurulması gereken uluslararası bir sorun olduğunu öne sürüyor Amerika. Ama buna yönelik bir SUA Protokolü vardı. Eğer ABD, Husileri terör örgütü listesinden çıkarmasaydı, 2005 SUA Protokolü’ne; denizde terörist faaliyetlerin engellemesi yönündeki uluslararası sözleşmeye dayanabilirdi. Şimdi böyle bir harekatın içeriği hakkında bilgi sahibi olabilmek için öncelikle antlaşmanın kurallarına bakmak lazım. Ama henüz antlaşmanın kurallarına dair bir bilgimiz yok.

Dolayısıyla bir konvoy harekatı yapılacak mı? Ben zannetmiyorum. Burada yapılacak şeyin, gemilerin uygun mevkilerde konuşlanarak, sahilden gelecek roketleri, füzeleri ve kamikaze dronları engellemeye yönelik bir harekat icra edebileceklerini düşünüyorum. Fakat burada kendi içinde bir çıkmaz var: Husilerin silah envanteri çok büyük. Bir dronun maliyeti yaklaşık 2-3 bin dolar. Siz bunu düşürmek için güdümlü mühimmatlara 2,5 milyon dolar harcıyorsunuz. Dolayısıyla bu ne kadar sürdürülebilir, ne kadar uzun süre bu şekilde devam edebilir, bu bir soru işareti.”

‘Hindistan’ın yer almaması dikkat çekici’

Kriz yüzünden gelirleri azalan Mısır’ın yanı sıra Hindistan’ın da ABD öncülüğündeki koalisyona katılmamasına dikkat çeken Delgen, duyuruya ise NATO adına Stoltenberg ile AB’nin de imza koyduğunu belirtti.

“Öte yandan harekata Suudi Arabistan ve BAE destek vermemiş. Bu krizden etkilenen Mısır da koalisyonda yok. Çünkü Mısır, döviz girdilerinin dörtte birini, Süveyş Kanalı’nı kullanan gemilerden karşılıyor. Şu anda gemi trafiği yüzde 30-35 azalmış durumda. Dolayısıyla Mısır’ın gelirleri de azaldı. Buna rağmen Mısır, koalisyonun içerisinde yer almamış. İkincisi, Hindistan yok. Hindistan’ın bölgede gemisi var üstelik. Hatta bir gemi daha gönderiyor. Japonya yok. Güney Kore yok. Fakat burada şöyle bir ilave bilgi vermem gerekiyor: 19 Aralık 2023 tarihinde, ABD Dışişleri Bakanlığı internet sitesinde, Husilerin Kızıldeniz’deki saldırılarına karşı müşterek duyuru yayınladılar. Bu duyuruya NATO adına Genel Sekreter ve ayrıca Avrupa Birliği de imza koymuş. Öte yandan ülkeler arasında da Avustralya, Bahama, Japonya, Yeni Zelanda, Güney Kore ve Singapur var. Fakat Hindistan burada da yok. ABD’nin önemli ortaklarından veya Çin’e alternatif üretim merkezi olarak düşündüğü Hindistan burada yok. Ben şahsen Hindistan’ın bu noktada ABD’ye destek vermesini beklerdim.

En büyük beş konteyner şirketinden dördü, Kızıldeniz kullanımını durdurmuş vaziyette. Şu ana kadar 100’den fazla gemi rotasını değiştirdi. Uluslararası bir baskı var. Şimdi bu baskıyı hafifletmek, konteyner şirketlerini rahatlatmak amacıyla, böyle bir açıklamanın yapılması akla mantığa uygun. Tabii neyi göreceğiz? Önümüzdeki birkaç gün içerisinde, gemiler konuşlanmaya başladığında, bu harekatın ne kadar etkili olacağını göreceğiz. Husiler bakalım ne yapacaklar?”

‘Amerika bölgede düşmanlarını arttırmaya değil, tam tersi dostlarını arttırmaya çalışıyor’

Delgen’e göre Biden yönetimi, Husileri doğrudan karşısına almak istemiyor. Ortadoğu’da ABD’nin bir açmaz içinde bulunduğunu belirten Suat Delgen, ABD’nin Husiler dahil bölgedeki aktörler ile düşmanlık yerine ortak işbirliği zemini aradığını ifade etti:

“Bir konvoy harekatı olmayacak. Refah Muhafızı Harekatı’na katılan gemiler, daha önce bölgede bulunan ABD gemilerinin yaptığı gibi, belli noktalara konuşlanacak. Sahilden ateşlenen füzeleri veya dronları tespit edip etkisiz hale getirmeye çalışacaklar. Şu anda yapabilecekleri en mantıklı ve makul olay bu. Ve bunu da yapmak için ilave bir uluslararası hukuk maddesine ihtiyaçları yok çünkü her geminin kendini savunma hakkı var. Self-Defence deniliyor uluslararası hukukta. Bunu yapabilirler.

Babülmendep Boğazı’nın genişliği 20 mil, seyredilebilir suların uzunluğu da 10 mil. İngiliz ve Amerikalı uzmanlara baktım, bölgede görev yapmış emekli amirallerin genel kanısı şu: Sahildeki hedefler etki altına alınmadan çok başarılı olunamaz. Fakat burada şöyle bir durum var: ABD, Husileri doğrudan karşısına almak istemiyor. Husiler bölgede bir aktör. ABD, Babülmendep Boğazı’nın kontrolünü sağlamaya çalışıyor. Daha geniş perspektiften bakarsak: Çin’den bir gemi çıktığında Malakka Boğazı’ndan geçiyor, Hint Okyanusu’na giriyor, Babülmendep Boğazı’nı geçiyor, Kızıldeniz’i ve Süveyş Kanalı’nı geçiyor, Doğu Akdeniz’den Venedik’e gidiyor. Buna Deniz İpekyolu Projesi deniliyor. Çin’in Deniz İpekyolu projesini kontrol edebilmeniz için, sizin Babülmendep Boğazı’nda olmanız lazım. Bu bölgede de herkesle kavga ederek, ön plana çıkmış aktörlerle kavgalı olarak bulunamazsınız. Bir şekilde onlarla ortak işbirliği alanları geliştirmeniz gerekiyor. Dolayısıyla Amerika, bölgede düşmanlarını arttırmaya değil, tam tersi dostlarını arttırmaya çalışıyor. Zaten içinde bulunduğu açmaz da bu ABD’nin.”

‘Türkiye’nin de İsrail ile ticareti gündeme gelecektir’

Bu krizde kendi deniz nakliyatı da etkilense de farklı tavır alan Çin’in asıl hedefinin Suudi-BAE ikilisini İran ile normalleştirmek olduğunun altını çizen Delgen, dolayısıyla Çin’in bölgedeki çatışmaya müdahil olmayı tercih etmeyeceğini belirtti. Malezya’nın İsrail gemilerine getirdiği yasağın İslam dünyasında kamuoyu oluşturabileceğini ifade eden Delgen, Türkiye’nin İsrail ile ticaretinin gündeme gelebileceğini vurguladı:

“Çin’in bölgede iki savaş gemisi bir tane de akaryakıt gemisi var. Çin, Aden Körfezi’nde, deniz haydutluğu ile mücadele için Cibuti’deki üssünde bulunuyor. Açık kaynak bilgilere göre saldırıya uğrayan gemilerin yardım çağrılarına Çin, cevap vermedi. Tahmin ediyorum ki Çin’in krize bakış açısı şu: Cuma günü Suudi Arabistan Dışişleri Bakan Yardımcısı ve BAE Dışişleri Bakan Yardımcısı, Çin’deydi. Çin, İran ile Suudi Arabistan ve BAE arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi sürecini hızlandırmaya çalışıyor. Bu dolayısıyla Husileri de etkileyecektir. Çünkü gördüğümüz kadarıyla Husilere ciddi bir istihbarat akışı var. Bu istihbarat desteğinde de akla en yatkın tahmin olarak İran öne çıkıyor. Ciddi bir açık kaynak istihbaratı var. Husiler de uluslararası toplumun tepkisini çekmemek için diplomatik açıklamalar yaparak ‘Biz sadece İsrail’e giden gemilere engel oluyoruz. Diğer gemilerle bir sorunumuz yok’ diyorlar. Çünkü aksi halde tüm uluslararası toplumu karşılarına alırlar.

İkincisi, şimdi Gazze’deki insani dram büyüdükçe, yıkılan bina ve öldürülen insan sayısı arttıkça, İslam dünyasında da tepki artıyor. Ülkeler, kendi kamuoylarının tepkilerine sessiz kalamaz. Malezya, kendi limanlarını İsrail şirketlerinin kullanımına kapattı. Tabii bunun Türkiye’yi etkileyen boyutu da olabilir. Biliyorsunuz Türkiye’nin İsrail ile ticaretinin devam ettiğine yönelik haberler var. Daha fazla ülke bu konuda karar almaya başladıkça ve Müslüman toplumlar kendi devletlerini İsrail’e karşı somut tepki koymaya çağırdıkça, Türkiye’nin de İsrail ile olan ticareti gündeme gelecektir diye düşünüyorum.”

‘Dolaylı olarak Türkiye de NATO’nun açıklamasını veto etmediği için destek vermiş oluyor’

Delgen’e göre ABD Dışişleri Bakanlığı’nın koalisyon deklerasyonunda NATO imzası bulunması, Türkiye’nin bu kararı veto etmediği ve dolayısıyla koalisyona destek verdiği anlamına geliyor:
“Amerika, NATO’yu ve Avrupa Birliği’ni bu son açıklamayla yanına almış durumda. Dolaylı olarak Türkiye de NATO’nun bu açıklamalarını veto etmediği için, NATO’da da kararlar oy birliği ile alındığı için, buna destek vermiş oluyor. Aslında kriz şöyle uygun bir zamana denk gelmiş durumda: Batı’da şu anda Noel var. Dolayısıyla konteyner trafiğinin azalması, normal zamandaki etkisini çok göstermeyebilir. Böyle devam ederse biz bu etkiyi ocak sonunda hissetmeye başlarız. Henüz önümüzde bu krizi çözmek için zaman var.”

‘ABD Netanyahu üzerinde baskıyı artırmak zorunda kalacak’

Delgen’e göre, ABD’nin Husileri doğrudan vurması halinde Husilerin bölgede deniz mayınlarını sahaya sürmesiyle tehlikeli bir durum oluşabilir. ABD üzerindeki baskının arttığı görüşünü dile getiren Delgen, Washington’ın ileri gitmek yerine Netanyahu’ya yönelik baskıyı artıracağı tahmininde bulundu:

“Amerika ola ki sahilde varsa Husilerin radarlarını, bataryalarını, cephaneliklerini vs. hem denizden füzelerle hem havadan vurursa, - ki USS Eisenhower Uçak Gemisi Görev Grubu da Basra’dan Aden’e kaydırıldı- farklı bir senaryo yaşanabilir. Fakat burada da şöyle bir açmaz var: Husilerin elinde çok ciddi sayıda mayın var. Husiler eğer saldırıya maruz kalırsa, reaksiyon olarak boğazı da mayınlarsa, bu çok daha büyük bir probleme neden olur.

Ama ben bu kadar ilerleyeceğini düşünmüyorum. Burada İsrail’in üstündeki baskı artıyor. ABD, İsrail üstündeki doğrudan ve dolaylı baskısını artırarak, Gazze Savaşı’nın İsrail için bir Pirüs zaferi haline gelmesini engellemeye çalışacaktır. Son günlerde Amerikan basınında Netanyahu’nun daha önce saldırıları bildiği, istihbaratın dikkate alınmadığı, Hamas’a maddi destek sağlandığı yönündeki haberler artmaya başladı. Dolayısıyla siyasi olarak Netanyahu’nun İsrail’deki durumu çok iyi değil. Bu baskılar arttıkça Amerika’nın istediği pozisyona yavaş yavaş gelecektir diye düşünüyorum ben. Yoksa hadiseler çok öngörülebilir değil.”

‘Artık tek kutuplu bir dünyada yaşamıyoruz’

Delgen, Batı dünyasının bu bölgedeki gelişmeleri öngöremediklerini belirtirken, artık tek kutuplu bir dünyanın bulunmamasına da dikkat çekti:
“AB’nin stratejik pusulası 2022 Mart’ta, NATO’nunki 2022 Temmuz’da yayınlandı. Bu belgeler, NATO ve AB’nin dünyayı önümüzdeki 3-5 yıl boyunca nasıl okuduğunu ortaya koyuyordu. Hiç kimse bugün İsrail’in Gazze’ye müdahalesi nedeniyle, Husilerin Babülmendep Boğazı’nda uluslararası bir krize sebep olabileceğini öngöremedi. Artık tek kutuplu bir dünyada yaşamıyoruz. Çok kutuplu dünyada, krizin ne zaman ne şekilde ortaya çıkacağı belli olmuyor. Kimse öngöremediği bir harekete girişemez. ABD’nin son krizdeki tavrına bakarsak, koalisyon kurma becerilerinizi ne kadar geliştirir, etrafınıza ne kadar çok aktör toplarsanız; gücünüz, inandırıcılığınız ve harekat kabiliyetiniz o ölçüde artıyor. Dolayısıyla kimse kendi koalisyon kabiliyetini kısıtlayacak, tepkileri artıracak bir harekat içine girmek istemez. ABD zaten yeterince zemin kaybetti. Daha fazla zemin kaybetmeye, daha fazla tepki çekmeye takatinin kaldığını düşünmüyorum ben bu krizden dolayı.”

‘Buradaki trafiğin aksaması, Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor. Konteyner fiyatları arttı’

Türkiye’nin Yemen’deki yumuşak gücüne vurgu yapan Delgen, muharip gemi gönderilmese de Ankara’nın uluslararası ticaret ve denizlerin serbest kullanımı gibi meşru zeminlere sahip olduğunu anımsattı. Delgen’e göre, Türkiye, TUSAŞ üretimi gelişmiş İHA’ları aracılığıyla ABD öncülüğündeki ittifaka istihbarat desteği sunabilir. Delgen, Ankara’nın bu yolla Husileri hedef almadan koalisyonun bir parçası olabileceği görüşünde:

“Ceyda Hanım ben 2016 yılında, Yemen’den Büyükada Korveti ile yapılan tahliy harekatını bizzat yöneten ekip içerisindeydim. Yemenlilerin Türklere bakış açısı çok olumlu. Orada Türkiye’nin bir yumuşak gücü var. İkincisi Türkiye, deniz haydutluğu ile mücadele veya böyle yerlere gemi göndermek için tezkereye ihtiyaç duyuyor. Hafızam beni yanıltmıyorsa bu yıl şubat ayında tezkerede Aden Körfezi ve mücavir sahalar ibaresi geçiyor. Bunun hukuki karşılığı Kızıldeniz olabilir.

Türkiye şunu yapabilir: Nihayetinde fiili olarak gemi göndermesine gerek yok. Bu tür harekatlarda istihbarat desteği de çok önemlidir. Türkiye son günlerde hep savunma sanayii ürünlerini, İHA’ları ön plana çıkarıyor. Türkiye’nin TUSAŞ üretimi Aksungur SİHA’sı var. Çok rahatlıkla Cibuti Üssü’ne konuşlandırılabilir. Yanlış hatırlamıyorsam 24 saatten fazla havada kalabiliyor. Harekata istihbarat desteği sağlayabilir. Bunu da tamamen Husilere karşı olarak değil; uluslararası deniz ticaretinin korunması, seyrüsefer serbestliğinin sağlanması gibi meşru bir zemine oturtabilir. Çünkü buradaki trafiğin aksaması, Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor.

Uluslararası Nakliyeciler Derneği’ne göre krizden önce, Çin’den Türkiye’ye gelecek bir konteynerin maaliyeti 2 bin 500 dolar iken, şu anda 4 bin 500 dolarlara çıkmış. Bu fiyatlar artarsa, mesela sigorta ücretleri artarsa, bu durum yaptığı ihracatı büyük oranda ara ürünle yapılan ithalata bağlı olan Çin ekonomisi için de ciddi sıkıntı demek. Türkiye dolayısıyla bu krizde birebir yer almak zorunda. Bu, Türkiye’nin uluslararası diplomatik gücüne de olumlu katkı sağlar. Türkiye’nin bu harekata en azından İHA ve istihbarat desteği ile katılmasının uygun olacağını düşünüyorum. Böyle bir harekata katılmak, illa Husileri hedef almayı gerektirmiyor. Ortada bir uluslararası hukuk kuralı var. Denizlerin serbestçe kullanımı olayı var. Bu hukuk kuralının uygulanmasına yardımcı olmak gayet meşru bir zemin Türkiye açısından.”

Sayın Cumhurbaşkanı’nın doğrudan tepkilerini Benyamin Netanyahu üstüne yoğunlaştırması da, aslında Türkiye’nin iktidarı kısa sürede kaybedeceği, yeni bir yönetim geleceği ve olayları yatıştıracağına dair öngörüsüne dayandığını düşünüyorum. İsrail ile ilişkiler yeni normalleşti zaten. Türkiye’nin İsrail ile yeniden ilişkileri koparmak istediğini sanmıyorum. Türkiye, İsrail ile ilişki içinde olduğu müddetçe Körfez ülkeleri ile daha kolay, daha iyi ilişkiler kurabiliyor. Bu bir realite.”

‘Çin ve Rusya’nın Kuzey Denizi rotası açısından fırsat’

Delgen’e göre Rusya ve Çin, Süveşy krizi esnasında Arktik Okyanusu’nda yeni bir ticaret rotası açabilirse Avrupa-Asya deniz taşımacılığı o noktaya kayabilir:
“Ayrıca bu kriz, Çin ve Rusya açısından şöyle bir fırsatı da gündeme getirebilir: Arktik bölgesinde Northern Sea Route (Kuzey Denizi rotası) denilen bir ulaşım koridoru var. Süveyş’e göre yüzde 40 daha kısa. Babülmendep ve Süveyş Kanalı problem olmaya başladıkça, Çin ve Rusya, nükleer kırıcı gemileri daha etkin kullanarak bu yolu aktif hale getirebilirse, Asya-Avrupa deniz ticareti bu bölgeye kayabilir. Bu doğrudan çok önemli sonuçlar doğurabilecek bir değişim olur.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала